YUMURTALI EYLEM

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Geçtiğimiz gün Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne konuşma yapmak üzere giden TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu ile CHP Genel Sekreteri Süheyl Batum, öğrencilerin protestolarıyla karşılaşmışlardı.

Burhan Kuzu öğrencileri tebessümle karşılayıp, el sallayarak selamladığı bir sırada alaca kıyamet kopuyor. Açılan mini pankartlar, arkasından sanki Gimat’tan getirtilen koli koli yumurtalar peş peşe atılıyor Burhan Kuzu’ya. Korumalar tarafından açılan şemsiyeler kalkan ediliyor ama nafile.

 Bu protesto gündem oluşturdu. Televizyon kanallarının tamamında, yazılı medyamızın hemen hemen hepsinde yer buldu. Ne oluyor bize? Birileri yine düğmeye mi bastı? Güneydoğu olaylarından sonra, şimdi de üniversite olaylarıyla mı karşı karşıya kalacağız endişesi başladı anne ve babalarda.

Olayın gelişimine baktığımızda manzara hiçte iç açıcı gözükmüyor. Yıllarca bu sahada ilim irfan yuvalarında, nefes tüketmiş, ders vermiş, biri AK Partili diğeri ise CHPli ilim erbabına saldırılıyor. Memleketin yetiştirdiği iki kıymetli ilim erbabı Profesörlerine, ders aldıkları hocalarına, ellerini öpecekleri, fikirlerinden istifade edecekleri yerde, hissi, fevri hareketler sergileyerek bağırıp çağırabiliyorlar.

Bu insanlar dünün öğretim görevlileri, hocaları, bu günün aktif siyasetçileri. Yapılanları hak ediyorlar mı? Bu öğrencilere, bu cüreti kim verdi? Kendi ifadelerine göre normal şartlarda protesto değildir yapılanlar. Bana göre protesto başka bir şeydir, saldırı ise daha başka bir şeydir.

Üniversitelerimizde son günlerde cereyan eden bu olaylar her ne kadar bazı kesimlerce övülüp alkışta tutuluyorsa da bu olaylar masum bir öğrenci hareketi değildir. Biz bu filmi millet olarak, devlet olarak 12 Eylül öncesinde izledik. Faturası da bilindiği üzere çok ağır oldu.

 Yaşları büyütülerek idam sehpalarına, darağaçlarına çıkartılan, hayatları sonlandırılan öğrencileri unuttu mu bu millet. Yazık çok yazık… O gün de hiç kimsenin eline bir şey geçmemişti. Bugün ki yapılmak istenilen hareketlerin sonucunda da kimsenin eline bir şey geçmeyecektir.

 Ulusal basınımızda yer alan yumurtalı eyleme katılan öğrenciler her ne kadar “beyinsiz olsak bu okulda zaten olmayız” diye kendilerini savunsalar da gençliklerine, heyecanlarına verilerek dediklerini kale almamak gerektiğine inanıyorum. O söylemlerden iki ayrı öğrencinin söylediklerini sizlerle paylaşmak istiyorum;

Emine (Yaş:22-Bölüm: Halkla İlişkiler) “İki ayakkabımı da attım, isabet ettiremedim. Asıl beyinsizler Dolmabahçe’de arkadaşlarımızı dövenlerdir. Böyle bir açıklama bir siyasetçiye yakışıyor mu? Başbakan’ın üslubu da aynı. “Gençlik Muhalefeti” olarak YÖK’ün, türbanın önünü açan genelgesine karşı “Özgürlük İstiyoruz” kampanyası başlattık. Özgürlükçüyüz ama beyinsiz değiliz. Özgürlük türbana indirgenemez.”

Bir diğeri ise Ekin (Yaş:20-Bölüm: Felsefe) “Daha önceki eylemlerimizde de ayakkabı, boya atmıştık. Yumurta atmak demokratik hakkımız. Sesimizi duyuramıyoruz. Burhan Kuzu, üniversitede Hocalık yaptığı dönemde öğrencilerin “Hocam kimliklerden din hanesi kaldırılmalı mı?” sorusuna, “Yurt dışında ölürseniz İslâmi usullerle defnedilmezsiniz” yanıtını veren bir akademisyendir. Böyle biri bize beyinsiz diyemez.”

 Bu gençler her ne kadar yumurta atsalar da, iki ayakkabımı attım dese de, bilsinler ki yapılan bu hareketler hiçbir şeyi değiştirmeyecek onların hayatlarında. Yazık hem de çok yazık bu kafalara diyorum vesselam… 10 ARALIK 2010 CUMA

YUMURTALI EYLEM
Giriş Yap

Merhaba Yozgat Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!