19,1827$% 0.06
20,9082€% -0.19
23,7575£% -0.31
1.217,99%-0,21
2.011,00%-0,29
533836฿%-2.58753
Geçtiğimiz gün Yozgat Haber Gazetesi yazarlarından Salih Şimşek’in kaleme aldığı ‘Yozgat’ın Renkleri’ adlı çalışmanın 79. Sorusu şöyledir: “Yozgat’ın girişi kerhane, çıkışı birahane diyen siyasetçi kim?” Bu sorunun cevabı bizzat Ahmet Büyüksoy olarak beni ilgilendiriyor.
1987 yılının Ekim ayında Refah Partisi Genel Başkanı rahmetli Hocamız Prof. Dr. Necmettin Erbakan Yozgat’a gelir. Yozgat Cumhuriyet meydanında Hocamın huzurunda hem parti sunucusu hem de milletvekili adayı olarak Yozgat halkını selamladıktan sonra özetle şu konuşmayı yapmıştım:
“Aziz Hocam! Bugün tarihî bir gündür. Bazı çevrelerin TRT’nin, boyalı basının, zatı âliniz başta olmak üzere ambargo koyduğu bir dönemde Refah erlerinin tıklım tıklım doldurduğu şu meydandan sesleniyorum.
Aziz Yozgatlılar! Refah davası sen ben davası değildir. Hepimizin bağrından yükselen mücahitlerin, serdengeçtilerin davasıdır. Bizim davamız İstanbul’da okumaya başladığı Ezan-ı Muhammediyi Çaldıran ovalarında bitiren, Tuna da aldığı abdestin namazını Afrika Çöllerinde kılan, Hazar kıyılarında getirdiği tekbir seslerinin yankılarını Viyana kapılarında duyan kahramanların davasıdır.” Diye başladığım konuşmanın tamamını verme imkânım yok. Yalnız, Yozgat’taki bazı olumsuzluklardan bahsettiğimi de hatırlıyorum.
O günlerde bin kişilik E tipi cezaevi yapımı başlamıştı. Bir taraftan çamlık içerisindeki mevcut otelin yapımı da devam ediyordu.
Bir başka şeyde Yozgat’ın girişi ve çıkışı ile ilgiliydi. Orada Erbakan Hocama dönerek ve ANAP hükümetini icraatlarını kastederek: “Yozgat’ın girişini kerhane, çıkışını meyhane, güneyini şaraphane, kuzeyini de hapishane yaptılar. Milleti sarhoş edecekler meydanda kavga ettirip yaptıkları hapishaneye atacaklar.” Diye şikâyet etmiştim.
Konuşmamın Sonunda:
“Ey Milletim! Bir ara kendi öz benliğini, dini değerlerini, milli hasletlerini her gün biraz daha kaybettin. İffeti hayâyı namusu şerefi büyük şehir kaldırımlarına, meydanlara, sinema perdelerine, TV ekranlarına gazete sütunlarına düşürdün. Yalana, hileye, tembelliğe içkiye kumara hevai şeylere müptela oldun. Anaya, babaya, hocaya, büyüğe hürmeti rafa kaldırdın. Vatan, mukaddesat, namus duygularını zayıflattın. Ölürsem şehit, kalırsam gazi idealini söndürdün. Çiğnesekte, çiğnensekte hakkı tutup kaldırma ruhunu öldürdün. Garbın her türlü ahlaksızlığını moda adı altında sinemize çektik. Sazla, cazla, barla kendimizden geçtik.
Birbirimizi boğacak derecede aşırı menfaatlere kapıldık. Aramızda satılık vicdanlar, kiralık kalemler besledik. Namuslu insanların namusuna dahi göz dikip onlara gerici, yobaz, çağ dışı, irticai hareket dedik.
Netice olarak mukaddes ve fazilet olan her şeyi angarya mevkiine koyduk. Ve sonrası, işte halimiz. Bütün milletin durumu o ihtişamlı mazimizden kalan son parçalar. Onlarda, evet onlarda Batının ve Kuzeyin kıskacı altına girme tehlikesi ile karşı karşıyadır.
Aziz Yozgatlım! Yediden yetmişe kadar hepimiz îmanımızın ışığı ile İslâmi ve millî değerlerimizi arayıp bulmak mecburiyetindeyiz. Çöken ahlâk nizamının altında çürümek istemiyorsak bunu yapmak mecburiyetindeyiz.
Muhterem Hocam! Sözlerime son verirken kurtuluş reçetesi, Refah Partisinin inançlı kadroları ve onun asil kumandanı zât ı âliniz sayesinde olacaktır.” Diye bitirmiştim sözlerimi.
Ertesi gün bu konuşmamızı okuyamayan, duyduklarını hazmedemeyen, meydandaki kalabalığı göremeyen, orada yapılan konuşmaları yok farz eden, dilediği doğrultuda cımbızlayan 30 Ekim 1987 tarihli Cumhuriyet gazetesi, söylediklerimden sadece Yozgat’ın girişini ve çıkışını görmüşte en önemli konu buymuş gibi bizi bir yerlere jurnallemişti.
Oysa biz o günde bugünde hem bira fabrikasına hem geneleve hem de büyük büyük yapılan cezaevlerine karşıyız. Yozgat’a bin kişilik cezaevi yetmemiş olacak ki son yıllarda 2 adet T tipi cezaevi ile 2 tanede açık cezaevi daha yaptılar.
Hey gidi günler hey! O günden bugüne tamı tamına 35 yıl geçmiş. O gün söylediklerimin bugünde arkasındayım. Maziye bakmadan atiyi okumanın kimseye bir faydası olmayacak diyorum. Vesselam.
KEŞKE SEVEBİLSEYDİK