YERKÖY’ÜN ARMUT’U

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

25 Ocak 2012 tarihinde “Gönlümdeki Yerköy” başlığı adı altında bir yazı kaleme almıştım. Bu yazıma bir okuyucum şu mesajı yollamıştı. “Ne kadar haklısınız Ahmet Bey size katılmamak mümkün değil.

İnanın Yerköy sokaklarında insanlar artık ceylanlar gibi zıplayarak yürümektedir. Ben 40 yaşındayım ve kendimi bildim bileli tozu çamuru eksik olmaz Yerköy’ün. Dediğiniz gibi belediyeler pek bir şeyler katamadı Yerköy’ümüze. Aksine hepsi bir şeyler götürdü kültürümüzden.

Eskiden Yozgat tan alışverişe, lokantalarımıza, parklarımızda gezmeye, ailece sinema izlemeye gelirmiş insanlar. Şimdi ise Yerköy göç veriyor, eridikçe eriyor. Çok değil 15 sene öncesine bakın merkez nüfusa yakın Sorgun ilçesinin bir kaç katı imiş nüfus. Şu anda merkez nüfusunun üçte biri, Sorgun nüfusunun ise yarısı kadar bir şey kalmış. Netice olarak diyorum ki; Ağalık mağalık bence önemli değil. Yatırım konusunda bilgili, iş bitirici insanların göreve gelmesi lazım.

 En önemlisi de Yerköy de belediye başkanı olan kişilerin bir kere mutlaka Yerköy’de ikamet etmesi gerekir. Bizim belediye başkanlarımızın çoğunluğu sürgüne gönderilmiş memur gibi ailelerini başka illerde bırakıp memur zihniyetiyle 5 gün sabah 8 akşam 5 mesai tamamlayan, belediye binasında mahkûm gibi halkın içine çıkıp onların sıkıntılarını, isteklerini dinlemeyen başkanları çok gördük şimdiye kadar. Bundan sonra da göreceğimizden eminim. Not: Yorumumda herhangi bir siyasi eleştiri yapmıyorum sadece gözlemlerime dayanarak durum tespiti yapmaya çalıştım naçizane” Diyor değerli okuyucum.

Bende o yazımda özetle Yerköy; kaplıcalarıyla, treniyle, ofisiyle, düz arazi üzerine kurulu görkemli binalarıyla, cadde ve sokakları, benzin istasyonları, sanayisi, ticareti, siyasetiyle ve nüfusuyla, kısaca gelişmişlik düzeyiyle örnek teşkil ederdi diğer ilçelerimize.

 Yıllar hızla geçiyor. Dünya değişti. Teknolojik imkânlar gelişti. Yerköy kalkınacağı, gelişeceği yerde beklenilen atılımı yapamadı. Geçtiğimiz hafta içinde yine Yerköy Cadde ve sokaklarını gezdim.

Aman Allah’ım! Her taraf çöplük, küllük? Kazılmadık bir yer kalmamış. Ne alt yapı, ne de üst yapı, trotuarlar kırık dökük, salkım saçak, bordür taşları cadde ortalarında, yer yer kanalizasyonlardan sızan pis kokular insanın burnunun direklerini sızlatıyor.

Cadde ortalarına gelişi güzel park etmiş düzensiz araçlar? İnsanın burası acaba ilçe değil de bir köy mü? Diyesi geliyor içinden. Maalesef ne köye ne de ilçeye benziyor Yerköy. Bir arkadaşımızın bürosunda misafir olduk. Çay, kahve ne içersiniz? Hal hatırdan hemen sonra Yerköy’ün halini gördünüz mü? Sorusuyla karşılaştım.

 Ne var! Yerköy’de dediğimde, sıraladı bir bir. Bir dokun bin ah işit. Yerköy esnaflarından 300 kadar kişinin dükkân kapattığını, Yerköy’ün göç verdiğini, cadde ve sokakları yaklaşık 2 yıldan beri bu şekilde olduğunu, tozdan dumandan kir ve pislikten, pis kokulardan kapılarını örtmek mecburiyetinde kaldıklarını ifade etti aziz dostumuz.

Daha fazla sabredemeyeceklerini, yetkililerin beceriksizliklerini ortaya koyduktan sonra kendilerine bir soru da ben sordum. Sizin yerel yönetimlerle bir sorununuz, diyalog eksikliğiniz mi var? Hayır, hiç bir sorunumuz yok, cevabını aldım.

Peki, neden bu olumsuzluklar giderilmiyor, dediğimde, hiç beklemediğim bir cevapla karşılaştım. Baştaki ağa; bu durumdan şikâyet edenleri duyunca küplere biniyormuş. Bağırıp çağırıyormuş. Sonra da ceketini çıkartıp düelloya davet ediyormuş. Günahı da, sevabı da diyen dostumuzun boynuna… Olur, mu öyle şey dediğimde siz gazeteci değil misiniz? Bu lafı sadece ben söylemiyorum.

 Yerköy’de birçok insan bu cevabı almış olacak ki çarşı pazarda dillendiriliyor bu ceket meselesini, iftirada etmiyorum. Peki, bu alt yapı çalışmaları ne zaman bitecek sorusuna ne cevap aldınız dediğimde, Geçtiğimiz aylarda bütün asfalt çalışmalarının bitirileceği söylenmesine rağmen daha bir metre asfalt yapılmadı dedi. İstasyon meydanına güzel bir cami yapılmış. Yapanların ve yaptıranların ecdadına rahmet…

 Ziyaret ettim. Cami çıkışında bir vatandaş Karanlık Derenin gül üzümünü satıyordu, üzeri tozlu olsa da. İki kilo aldık, yolda yeriz diye. Gerçekten çok güzeldi. Yanında başka bir seyyar satıcı armut satıyordu. Bisiklet tekerlekli, el arabasıyla. Bağırıyordu… AYMUUUT! AYMUUUT! Doğrusu hoşuma gitti. Dinledim bir kaç kez, çokta güzel söylüyordu, armuta aymuuut ta dese VESSELAM… 3 EKİM 2012 ÇARŞAMBA 

YERKÖY’ÜN ARMUT’U
Giriş Yap

Merhaba Yozgat Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!