VALİ’NİN KÜÇÜĞÜ KAYMAKAM’IN BÜYÜĞÜ

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Geçtiğimiz dönemlerde İl Genel Meclis Üyeleri’ne “Sizin göreviniz nedir?” denildiğinde, halk arasında yaygın hale gelen bir söz vardı. İl Genel Meclisi Üyeleri biz “Valinin küçüğü, Kaymakamın büyüğüyüz” dediklerini anlatırlardı.

1989’lu yıllarda Yerköy İl Genel Meclisi Üyesi merhum Baha E. bir kaç dönem üst üste bu görevi yapmış. Yerköy’de de zengin bir ailenin çocuğu olduğu için kafasında fötr şapkası, şimşek gibi çakan, gök gibi gürleyen edasıyla: “Var mı bana yan bakan, ben Valinin küçüğü, Kaymakamın büyüğüyüm” Der kendisini tanıtırmış.

 1989 seçimlerinde yine bu göreve talip olmuş. İl Genel Meclisi Üyeliğini yapmaktan yıpranmış ama yorulmadan yine adaylığını koymuş. Baha E. ilkokul mezunu bir kişi. Bu seçimlerde de karşısına Köy Hizmetleri’nde müdürlük görevi yapan, bir mühendis çıkar. Çalışmalar başlar her iki adayda. Baha E. sağdan sayıyor olmuyor, soldan sayıyor olmuyor seçimi kazanamayacağını anlıyor.

 Çare aramaya başlıyor kendi kendine. Diğer partilerdeki eski kurt politikacı dostlarını da arıyor. Bir gün Yerköy’de kuzu kesip, mangal yakıp bu dostlarını yemeğe davet ediyor. “Seçimlerde benim halim nice olur. Bu zamana kadar hiç kaybetmedim hep kazandım. Bu sefer de kazanmak istiyorum” Der. Dostlarından yardım ister. Yemekli toplantıda eski kurt politikacılardan en son da Millet Partisinden milletvekili adayı olan Halil İ. da vardır. Baha Bey’in rakibi Köy Hizmetlerindeki mühendis adayı da yakından tanıyan bir siyasetçidir. Siyasi dehası, tecrübesi, kurnazlığı bunun yanında iftira yeteneği de gelişmiş birisidir. Yemekler yenir, içecekler içilir. O gece orada konaklar.

Ertesi gün plan yapılır. Rakip bir partiden aday edilir Baha E. Halil İ. Baha Bey’den 06 plakalı bir araç ister. 58 pare köyü seçimlere bir hafta kala fasılasız gezecekler bir bir. O yöreyi bilen 2 tane kendi kafalarında kılavuz partili de alırlar yanlarına. Bir ekip Halil İ. diğer bir ekip de Baha E.’dır. İlk önce Halil İ. bir köye girer, köyü turlarlar ve köy meydanında halkın kalabalık olduğu bir yere aracı park ederler.

Selam/Aleykümselam, nereden gelip, nereye gidersin muhabbetinden sonra kendisini kavak ağacı tüccarı olarak tanıtır. Yerköy’ün köylerinde de kavak ağacı yoktur. Vatandaşlar köylerinde kavak ağacı olmadığını söylerler. Bizimki fırsattan istifade hal hatır sorar, “Ayranınız yok mu?” der. Ayaküstü apar-topar bir evden ayran gelir. Bu sırada söz dönüp-dolaşıp seçimlere getirilir. Muhtemel adaylar sorulur İl Genel Meclis üyeliğine en güçlü adayın, o çevreyi bilen, bu işi gerçekten yapabilecek, bilgi ve birikim sahibi, kazanacağına da kesin gözüyle bakılan Köy Hizmetleri’nde çalışan mühendis efendinin ismini söylerler. “Bu sefer Allah nasip ederse oyumuzu, bu mühendis efendiye vereceğiz.” derler.  Baha Bey’in isminden kimse bahsetmez.

 Halil İ. kendisinin müteahhit olduğunu, aday olan mühendisi tanıdığını, bir kaç gün öncesinden Yozgat’ta menfur bir olaya karıştığını, sekreteri ile arasında bir ilişkisi olduğunu ve yakalanıp rezil-rüsva edildiğini söyler. Oradaki köylü halk bir daha konuşmamak üzere susarlar. O günlerde bu tür olaylara karışanlardan halk hiç haz almaz, yerden yere vurur helaki siyasetçiyse infial olur. Halil İ. köylünün elini sıkıp oradan ayrılır.

 O köyden çıkarken ikinci kafile başkanı Baha E. o köye girer. Biraz önceki halkı köy meydanında selamlar. Halkın kafası yere düşük, hoş-beşten sonra, kendisinin aday olduğunu bu yörenin çocuğu olduğunu, geçmiş dönemlerde hizmetlerde bulunduğunu anlatır bir bir. İçlerinden birisi “Baha bey, duydun mu? Senden önce buraya bir tüccar geldi. Ankaralıymış. Müteahhitlik de yapıyormuş Kavak satın alacakmış biz de olmadığını söyledik. Ayran içtik sohbet ettik ayaküstü. Köy Hizmetlerinde ki mühendis hakkında böyle bir şey olmuş onu anlattı. Aslı var mı?”

 Baha bey olayı zaten biliyor. Köylülere der ki: “Bak bu lafı ben söylesem, iftira ediyorsun dersiniz. Elin adamı geldi doğruyu biliyor olmalı ki söyledi. Oyunuza yazık değil mi? Biz birbirimizi biliyoruz. Şu işi ele düşürmeden, bilmediğiniz adama oy vermeyin. Ben her zaman elinizin altındayım. Gece kapımı çalar, teklifsiz girersiniz. “Ben içinizden biri değil miyim?” der herkesi öper kucaklar ve oylara talip olduktan sonra o köyden ayrılır.

Böylece Yerköy’ün bütün köylerini aynı şekilde dolaşırlar. Hafta sonu seçim sandıkları ortaya konur, oy verme işlemi başlar. Valinin küçüğü, Kaymakamın büyüğü akşam yatar, sabah İl Genel Meclisi Üyesi olarak sandıktan çıkar. Daha önce de seçildiği gibi kaybedecekken kazanır seçimi… Bir dönem daha yapar bu işi. Her seferinde de Valiler ile bürokratlar ile yüksek sesle konuşarak Yerköy’ü temsil eder.

Vali’nin küçüğü, Kaymakam’ın büyüğü de, kavak tüccarı da bu dünyadan göç ettiler. Allah taksiratlarını affetsin. Allah Rahmet eylesin. Önümüzdeki bir kaç gün içinde Belediye Meclis üyeleri ve İl Genel Meclis Üyeleri’nden adaylık süreçleri değerlendirilecek. Eski defterlerden bir anı okuduk sizlere.

Seçimlere girecek, siyasete yön verecek ey aktörler. İnce eleyip, sık dokuyacak mısınız? Bu işe talip olan insanlarda ilçesini en güzel şekilde, temsil yeteneğine sahip, bilgili, becerikli, kültürlü, kariyerli, iş yapan, iş takip eden, vatandaşın ayağına hizmet götüren, halka hizmeti Hakk’a hizmet olarak gören, vicdanının sesini dinleyen adayları seçecek misiniz? Yoksa ahbap-çavuş ilişkisinde dünde olduğu gibi bugün de maslahatçı bir yapıya mı bürüneceksiniz diyorum vesselam… 30 OCAK 2014 PERŞEMBE

VALİ’NİN KÜÇÜĞÜ KAYMAKAM’IN BÜYÜĞÜ
Giriş Yap

Merhaba Yozgat Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!