VAHŞETİN BÖYLESİ

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İlk insan Hz. Âdem (as) ile başlayan ihtiyar dünya da günümüze değin kim bilir neler oldu, neler bitti. Bir sürü güzelliklerin yanında çirkin dediğimiz olaylarda olmadı değil. İnsanlık tarihi hem güzelliklere hem de çirkinliklere sahne oldu.

Son yıllarda, aylarda meydana gelen olaylar tüylerimizi diken diken ediyor maalesef. Yüreklerimiz burkuluyor ızdırap içinde. Zerre kadar kalbinde imanı, vicdanı olan bir kimsenin yapamayacağı olayları gördükten sonra, acaba bunu yapanlarda insan mı diye kendi kendime soruyorum. Yazıma neden böyle başladım. Haberi duyduğumda yüreğim parçalandı.

 Geçtiğimiz günlerde tüm Türkiye’nin kalbine adeta bir ok gibi saplanıverdi. Neydi o haber; Ümraniye’de ellerindeki ruhsatsız silahla önce teneke kutulara daha sonra “Acaba vurabilir miyim?” diyerek sabah namazına giden Tamer Koç’a ateş ederek başından vurup öldüren Ramazan Y. ile Savaş M’nin vahşet haberiydi. Tamer Koç’un 9 aylık hamile olan eşi Birsen Koç, ölüm haberi üzerine doğum yapma ihtimaline karşı hastaneye kaldırılıyor. Birsen Koç, bir erkek bebek dünyaya getiriyordu. Bebeğe ölen babası Tamer’in adı veriliyor.

Yazık hem de çok yazık. Yetim bir yavru, dul bir anne! Yardımcıları olsun Hz. Allah. Düşüne biliyor musunuz? İki kafadar önce içecekler, sonra sarhoş olacaklar, daha sonra eline geçirdiği silah ile “Acaba onu vurabilir miyim?” diye önüne gelene ateş edecekler, karşısına kim çıkarsa çıksın önemli değil.

Bu bir nişan taşı,  bir elektrik direği, bir teneke kutu, bir hayvan olabilirdi. Bırakın hayvanı, eşyayı, öldürdükleri 28 yaşındaki çiçeği burnunda delikanlı denilecek bir yaşta insan. Masum, mağdur, sabahın erken bir saatinde Allah’ın emrini yerine getirmek, namaz ibadetini ifa etmek için camiye giden bir mümin, bir Müslüman… Bu, ben veya sizlerden birisi olabilirdi pekâlâ.

 Bu cinayeti işleyen caniler zil zurna sarhoşlar. Adları ise Ramazan ve Savaş. Kim bilir Ramazan gibi mübarek bir ayda doğmuş olacak ki; annesi babası o’na Ramazan ismini koymuşlar. Ne fayda, yaptıkları ortada. Cinayet Büro Amirliği’ne götürülen caniler hala alkolün etkisinde oldukları için saatler sonra ayıldıklarında ancak ifade verebilmişler. Daha önceden gasp ve ruhsatsız silah bulundurmak suçlarından poliste kaydı olduğu belirtilen şahısların, hedef gözeterek ateş etmediğini, rastgele açtığı ateş sonucu yolda yürüyen bir kişi öldürmüş olabileceğini söylüyorlar.

Ramazan Y. “Rastgele havaya ateş ediyordum. Çok sarhoştum ne yaptığımı hatırlamıyorum” diyerek kendini savunmaya çalışıyor. Toplum, nereye götürülmek isteniyor? Kim yetiştiriyor bu insanları, anne babaları mı? Çevre mi? Okuduğu okul mu? İçinde yaşadığı, havasını teneffüs ettiği, suyunu içtiği, cadde ve sokaklarında gezdiği mekânlar mı? Yoksa arkadaş grupları mı? Hiç bir şey sebepsiz değildir. Eşrefi mahlûk olarak yaratılan insanımızın kalbinden Allah sevgisini, acıma hissini, merhametini, şefkatini alır bunların yerine Avrupa’nın kokuşmuş sistemlerini koyarsanız, bu tür insanların kalbine merhametsizlik, vicdansızlık ağacını aşlarsanız vereceği meyve bundan başka bir şey olamaz. Olacağı da ancak budur.

Tek kurşunla rastgele ettiği ateş ile bir hayatı söndürüyor. Hem de arkasında çığlık atan bir dul bacı, hayata gözlerini açmamış yetim bir de yavru. Dünyaya gözlerini açtığında “anne sevindin mi?” diyor minnacık yavru, loğusa yatağında yatan Birsen anne “Yavrum, senin doğumuna sevindim, babanın ölümüne bir ömür boyu gözyaşı dökeceğim, ne yapalım. Ne sevindiğimi biliyorum nede üzüldüğümü. Varsın bu insanları bu kadar vahşice yetiştirenler utansın” diyordu, vesselam… 3 ARALIK 2010 CUMA

VAHŞETİN BÖYLESİ
Giriş Yap

Merhaba Yozgat Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!