ÜÇ İHSANLAR

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Üç kafadar arkadaş, Sefer Yıldız, Ahmet Ünal ve Adem Bostancı böyle  bir kış günü sabah, Topçu köyünden, Türüdüler köyü’ne önemli bir haber götürmek üzere açık bir havada  yaya olarak yola çıkarlar.
Belli bir süre yürürler, önce yağmur biraz sonra kar yağmaya başlar, daha sonra da kar tipisine tutulurlar ve yollarını kaybederler.
Sabahtan akşama kadar yürürler,  bir vadi içerisinde. Gidecekleri yeri bir türlü bulamazlar aynı güzergâhta dolanıp dururlar.

O tarihte bugünkü gibi iletişim araçları yoktur.
Acıkıp yorulurlar, Bitkin düşerler ölümle karşı karşıya kalırlar donmak üzereyken; Adem Bostancı çobanlık yaptığı için hem araziyi tanıyor hem de diğer arkadaşlarına rağmen tecrübeli birisi.
Adem Bostancı bir telgraf direği bulur, bu teller bizi nasıl olsa bir köye götürür diye iz sürer.
Tesadüfen  komşu köyümüz Erkekli köyü ‘ne Akşam ezanında  varırlar.

Topçu- Erkekli Köyü arası yaya olarak bir buçuk saatlik yol olmasına rağmen, akşam olmuş köyün ışıklarını sisten, tipiden  zar zor görürler.
Köyün köpekleri havlamaya başlar köydeki oda sahibi Sadettin Ağa dışarı çıkar, bakar ki yorgun, bitkin, donmak üzere olan  el ele tutmuş üç arkadaşı görür ve köy odasına alır.
Elbiselerini çıkarttırarak, hafif ılık suyla ellerini, yüzlerini, bacaklarını yıkatır adamları donmaktan kurtarır bir şekilde.

Bunlar dalgın, baygın uzun bir kış gecesinde sabaha kadar kendilerine gelirler.
Sabah olunca; Oda sahibi misafirperverdir. Hanımına sıcak tandır çöreği yaptırır, koyun çökeleği, tere yağ, pekmez, soba üzerinde demlenen çay. Allah ne verdiyse misafirlerin aç karınlarını doyurur.
Karınları doyan üç  genç kendine gelmiştir.

Sadettin Ağa akşam soramadığı misafirlerine nerden gelip nereye gittiklerini sorar?
“Derdiniz ney bu kışta kıyamette, ölümünüze mi susadınız çocuklarım?” Der.
 Onlarda başlarından geçeni anlatırlar bir bir.
İlk önce” Ahmet Ünal’a nerelisin, kimin nesisin evladım” der?
O da; “Topçu köyünden Tayıbın İhsan’ın oğluyum” der.
“Yavrum kusura bakma babanı tanıyamadım.” 
Amcasını, dayısını köyün ileri gelenlerini söylediyse de tanımadığını söyler oda sahibi.
Sadettin ağa; bu kez öbür gence sormuş?
O da “Hoca Emminin İhsan’ın oğluyum” demiş.
Ona da tanımadığını söylemiş.
Bir diğerine “sen kimin oğlusun” demiş?
Bende “Hakkı’nın İhsan’ın oğluyum” demiş.
Sadettin ağa çocukların babalarını tanımış ama tanımazlıktan gelmiş.
Ben sizin babalarınızı tanıyamadım lakaplarıyla söylerseniz belki tanırım  demiş. 
Ahmet Ünal, arkadaşı Adem’i göstererek;
“Bu Apal’ın İhsan’ın oğlu Adem” demiş.
O da ona “Tırık İhsan’ın oğlu Ahmet” demiş.
Öbürüne de sıra gelmeden “Sağır İhsan’ın oğlu Sefer” deyivermiş.
Adam bunlara tekrar ettirmiş babalarının lakaplarını öğrenmiş.
Kahvaltısını yapan diğer köy komşuları bir bir odaya gelmeye başlamışlar.
Yabancı gördükleri misafirlere önce hoş geldin ediyorlarmış, sonra oda sahibine bu misafirlerin kim olduğunu soruyorlarmış.
Oda sahibi de; baştan başlıyor;
Eliyle işaret ederek “Bu Topçu’lu Sağır İhsan’ın oğlu Sefer. 
Bu Apal İhsan’ın oğlu Adem. 
Buda Tırık İhsan’ın oğlu Ahmet” diye gelenlere tanıtıyormuş bir bir.
Bu üç gençte babalarının lakaplarından ciddi manada rahatsız oluyor ve utanıyorlarmış.
Oda sahibi de kim gelirse aynı lafı tekrar ediyormuş.
Meğer üç  delikanlı misafirlerin  baba adları da İhsanmış.
Babalarını tanıdığı hâlde şaka olsun diye böyle bir kış günü oda sohbetini gerçekleştirmiş  Sadettin Ağa. 
Ölenlere Allah rahmet eylesin.
Cuma’mız mübarek olsun diyorum. 
Vesselam…

 14 OCAK 2022 CUMA

ÜÇ İHSANLAR
Giriş Yap

Merhaba Yozgat Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!