Geçtiğimiz günlerde bir dostumuz sanayi esnafının içinde bulunduğu sıkıntılarını anlattı, durdu.
Bende kendilerine; sanayi esnafı hakkında yazılanları, konuşulanları, lehte, aleyhte söylenenleri anlattım da.
Vatandaş; “Kimse Yozgatlı ustaların eline su dökemez.” Dedi.
Peşin parayı dışarıya veriyorlar veresiye gelince de bizi tercih ediyorlar. ‘’Diyor.
Yozgat havasını teneffüs ettiğimiz, soğuğuna, sıcağına, karına- kışına katlandığımız, doğup büyüyüp öleceğimiz yer, yurdumuz, yuvamız, evimizdir’ canımız, cananımız, dedim.
Şahsen benim aklımın yettiği günden beri harcadığımız paramız hep Yozgat’ta kalmıştır.
Ammaa..
Gelin şimdi kendi kendimizi eleştirelim.
Burada maksadım kimseyi muaheze etmek değildir. Konuşulanların, söylenenlerin, yazılanların bir kısmını sizlerle paylaşma gereği duydum.
Sizde lütfen; Müşteriyi tek seferlik görmeyin. Hakkınız olanı alın, milleti canından bezdirmeyin. İyi malzeme kullanın, kaliteli işçilik yapın ,Yozgat’ın parası Yozgat’ta kalsın.
Bu görüşlere kimin ne diyeceği olabilir? Her Yozgatlı gibi bende altına imzamı atarım.
Nasreddin Hoca’ya sormuşlar: Yaza da, kışa da kızıyorsun Hoca; “Yaza sıcak nefes alamıyoruz, kışa da soğuk donuyoruz. Sana da bir türlü yaranamıyoruz” demişler.
Hoca hemen lafı gediğine koyu vermiş: “Bak evladım; ben ilkbahara bir şey diyor muyum?”
manidar bulduğum bir söz vardır:
Teraziniz doğru tartıyorsa, çarşı ağasından korkmanıza gerek yoktur. Bozuk terazinin başında kim olursa olsun, hacısı, hocası, alimi, zalimi, sağcısı, solcusu fark eder mi? Başta terazi doğru tartmıyorsa, kimsenin yapacağı bir şey yoktur.
Ben daha farklı düşünüyorum. Yozgat’ta ağaçtan adam yapan marangozu, Demiri hamur gibi yoğuran, ona istediği şekli veren ustaları da biliyorum. Ne cevherlerin, ne sanatkarların, ne kıymetli ustaların varlığını da biliyorum.
Bu kıymetli değerler Yozgat’ta yapamadıkları işleri başka şehirlerde döktürerek yapıyorlar. Her ne hikmetse Yozgatlı da, sanayi esnafı da aradıklarını bir birinde bulamıyorlar. Buda haliyle sıkıntıya sebep oluyor.
Geçtiğimiz bir yılda yaşadığım bir olayı anlatmak isterim; Bir gün yol kenarında ki bahçemde çalışıyordum.
Akşam saatlerinde, kırık dökük eski Ford markalı bir kamyon bahçenin kenarına park ediverdi. Şoför beni çağırıyordu. ‘’Amca, amca ! bakar mısınız?’’
Buyurun, hoş geldiniz.
‘’Kamyonumun lastiği patladı.’’
Nasıl yardımcı olabilirim? Nerelisin?
‘’Urfalıyım.’’
Buyurun çay, kahve, yemek ikram edelim. Hayır diyor, acele ediyordu.
Üzerinde ev eşyası yüklü, Urfa’dan Yerköy’e pancar işçiliği ve tarla bekçiliği yapmak için ilkbaharda gelir, sonbaharda da dönerlermiş memleketlerine.
‘’Şu ilerde anayolda krikom kaldı hanımı gönderdim gelmedi, ne olur bana yardım et. ‘’
Arabama bindirdim ama doğrusu da irkildim. Bu saatte kimdir , necidir? Arabama binmeden önce de hanımıma gittiğim yeri söyledim.
Meğer anayol üzerinde 500 metre ileride kamyonunun ön lastiği patlamış, trafiği tehlikeye sokmayayım diye zar zor bahçenin kenarında ki lambanın ışığında söker takarım düşüncesiyle gelmiş.
Arabayla lastiğin patladığı yere vardık. Şoförün hanımı da orada kriko, levye arıyor alacakaranlıkta. Bizde aramaya başladık.
Meğer kaşla göz arasında bir başka sürücü mal bulmuş mağribi gibi alıp atıvermiş arabasına.
Hızla da uzaklaşmış oradan. Elimiz boş olarak arabanın yanına döndük. Kamyonun içinden 5 tane çocuk çıkıverdi.
Adam çaresiz kaldı.
Yozgat’a gideyim bu vatandaşa oradan bir lastikçi göndereyim diye yola çıktım, lastikçiye geldim . İşinin çok olduğunu, gidemeyeceğini söyledi.
Malzeme ver, bir de işçi ben arabamla götürüp getireyim dedim. Yarım saat sonra bir lastikçi kalfası geliverdi yanımıza durumu söyledik. Topçu’da ki bir kamyonun lastiğini söküp takacak.
600 TL para istedi. Sordum burada bir lastik tamiratını kaça yaptıklarını. 200 lira olduğunu söyleyiverdi.
Haydi, sana 300TL verelim. Ayağını ayaküstüne atarak oturduğu sandalyeye kasıldı da 600 liradan bir kuruş aşağıya gitmem deyiverdi.
Bu münferit olayı niye anlatma gereği duydum? Şunun için; Yozgat esnafının mantığı, mantalitesi bu bir kere.
İlk baştan bu mantalitenin değişmesi gerekir. Körü yara kıstırmak olmamalı. Başka bir ifadeyle fırsatçılık yapılmamalı.
Yozgat esnafının önündeki bozuk teraziden maksadım budur. Çözümü sivil toplum örgütleri öncülüğünde; ilmin, bilimin ve sanatın ışığında insanlarımızı eğitip, bozuk teraziyi düzeltmeliyiz diyorum Vesselam…
TERAZİ BOZUK BİR KERE
