TEDBİRİ BİZ ALMALIYIZ

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hz. Peygamberin ifadeleri ile melekler Cenabı Allah’a sorarlar:
 “Ya Rab, dağlardan daha güçlüsünü yarattın mı?”
“Evet, demiri yarattım” der.
 “Demirden daha güçlü bir şey yarattın mı?”
“Evet, ateşi yarattım” der.
“Ateşten daha güçlü bir şey yarattın mı?”
“Evet, suyu yarattım”
“Sudan daha güçlü bir şey yarattın mı?”
“Evet, rüzgârı yarattım”
“Rüzgârdan daha güçlü bir şeyi yarattın mı?”
“Evet, sağ eliyle verdiği sadakayı sol elinde gizleyen insanı yarattım” diye cevap verir.

Geçtiğimiz günlerde, Marmara bölgesini vuran sel felaketi, birçok ilde kayıplara yol açarak etkisini kaybetti. Şimdi kayıplar aranıyor, selin izleri silinmeye çalışılıyor ve enkaz kaldırma çalışmaları sürüyor. Son yağışlarda zarar gören yerlerde ise yetkililere tepki var. Yetkililerin verdiği bilgilere göre bugüne kadar sel felaketinde birlikte ölenlerin sayısının 27 olduğu belirtiliyor. Halen kayıp kişilerden bahsediliyor.

Toplam 3421 binanın hasar gördüğü, 60 binanın tamamen yıkıldığı, 74 binanın ağır hasarlı olduğu geri kalanların hafif hasarlı olduğu belirtiliyor. İkitelli’de bilhassa tır parklarının bulunduğu yerdeki araçların sel sularına kapılması zararı daha da artırmış.

Siyasiler, “Ben yapmadım, sen yaptın” deyip dursunlar. Gerçek nedir? İstanbul’a yağmur yağmasa Kerbela, yağarsa ortalık zibil oluyor. Afet afettir. Beklenmedik zamanlarda beklenmedik olaylarla karşılaşan insanlar genelde çaresizdirler. Yapacakları fazla bir şey de yoktur.

Sel felaketi karşısında sızlanan insan, kendi gücünün farkında olmayan insandır. Dağları delik deşik eden, kalbur ile eleyen, üzerinden yollar, içinden tüneller geçiren makineler demirdendir. Demiri eriten, su gibi akıtan, ateştir. Ateşler ne kadar büyük olursa olsun onu söndüren de sudur. Kocaman kocaman dev gemileri bir anda denizin ortasında batıran kocaman dalgalar değil midir?

Bunu bilen ecdadımız ne yapmışsa önce kendilerince etüt etmişler. Deneyerek(sınayarak) tecrübe sahibi olmuşlar. Türkiye’nin neresine giderseniz gidin, yerleşim yerlerine bakarsanız sırtını bir dağa vermiş, bir dağın iki eteğine bir şekilde yerleşmişler. Kesinlikle dere işlerine, çürük zeminlere, ekilebilecek düz alanlara yerleşmemişlerdir. Asırlar geçmesine rağmen yağan yağmurlar, akan sular, çağlayan ırmaklar sel olup tehlike arz ettiği zaman bu tür yerleşim yerlerine kolay kolay zarar verememişlerdir.

Şaka babından anlatılır. Ne derece doğrudur bilinmez ama deniz sahillerinde arsa sahipleri kız evlatlarına sazlıkları, dağlık alanları da erkek çocuklara miras olarak verdikleri hep söylenir. Görüyoruz ki sazlık alanlar ıslah edilmiş, üzerlerine kocaman kocaman binalar da yapılmış olsa da, beklenildiği kadar sağlam olmadıkları görülüyor bu tür afetlerde.

 Kayalık ve dağlık kesimlerde yapılan yerleşimler daha sağlam, çürük zemin diye ifade edilen yerlerde ki yapılaşmaların daha sakat oldukları gözüküyor. Yukarda ki ilahi emir doğrultusunda rüzgârın, selin meydana getirdiği tahribat daha çok oluyor günümüzde.

Ne kadar önlem alırsak alalım bu tür tabi afetlerin önüne mevcut imkânlarla geçilemeyeceğini zaman zaman görüyor, yaşıyoruz millet olarak. Hatta yukarda anlattığımız gibi ağır bedellerde ödüyoruz yer yer.. Netice olarak bu tür afetler gelmeden önce, gerekli alt yapıyı yaparak biz, bize düşen tedbirleri eksiksiz olarak almalıyız diyorum vesselam…                            17 EYL 2009 PRŞ

TEDBİRİ BİZ ALMALIYIZ
Giriş Yap

Merhaba Yozgat Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!