19,1851$% 0.06
20,9227€% -0.14
23,7691£% -0.28
1.219,35%-0,10
2.014,00%-0,15
534506฿%-2.49347
Yozgat, tarım ve hayvancılıkta öncelikli illerimizden birisidir. Yapılan istatistiklerde tarıma dayalı hayvancılık %76’lara çıkar. 20 yıl öncesinde küçük köylerimizde 4-5, büyük köylerimizde 7-8 sürü koyun varlığı olurdu.
Ekim ayının 25’i geldi mi koç katımı yapılırdı. Kalabalık önünde koçlar özenle boyanır, boyunlarına bereket sembolü olarak elma takılır, üzerlerine havlu ve mendil bağlanır, doğacak yavruların dişi olması için kız çocukları koçların üzerlerine bindirilirdi.
Koç katımından itibaren 100 gün geçtiğinde koyunların karnındaki kuzular canlanırdı. Bu olay her yıl Ocak ayının sonlarına karşılık gelirdi. Kuzuların ana karnında canlanmasını kutlamak Orta Asya’dan beri süregelen geleneklerimizden biridir. Bizim köyden tanıdığım kıdemli çobanlardan Tatar’ın Durak, Memili, Topal Yaşar, Kör Dını’nın Hasan, Ayaz İsmail bunlardan bir kaçıdır.
Ocak sonu Şubat ayının ilk haftasında bir gece toplanırlardı. Gençleri çeşitli rollere girmesi için değişik kıyafetler giydirip süslerlerdi. Bu kıyafetler bazen koyun postlarından yapılmış soğuk geçirmeyen kürkler, bazen de çul çuval olurdu. Yanlarında köpekleri olur, eşeğin üzerine bir heybe atarlardı. Boynuna koyun tongurdakları takarlar. Hareket anında değişik sesler çıkartırdı. Gecenin zifiri karanlığında mahalledeki evleri güle eğlene gezerlerdi. Bir evin önünde dururlar, içlerinden sesi güzel olan biri ev sahibine bağırırdı;
“Ey ahali!
Ey ev sahibi!
Sayacı geldi Sayacı!
Bahar geçti güz oldu.
Toklu idi yoz oldu.
Saydık saydık yüz oldu.
Sayanız kutlu olsun.
Bizim bahşişimizde bol olsun.”
Diyerek tekerlemeyi tekrar ederlerdi. Buna alışık olan koyun sahibi ağalar, ablalar, tereyağı-bulgur-tavuk-ekmek-saya çöreği-yumurta gibi gıda maddelerini bol bol hediye verirlerdi.
Melek ebem rahmetli biz çocukken saya gezmeye gelenlere dolu dolu ikram yapardı. Kendisine bunların kim olduğunu sorduğumda “koyunlarımız yüzüncü güne ulaştı. Koyunlarımızın karnındaki kuzula canlandı. Bolluk ve bereket gelecek. Onun için bugün sevinçliyiz” derdi. Çobanlara havlu, çorap, mendil ve yiyecekler verirdi.
Her seferinde: ‘Oğlum, babanın koyunları yayılıyor, hatırı sayılıyor. Benim koyunlarım yok ki hatırım sayılsın’ derdi.
Heyhat heyhat! Öz be öz tarihimiz içinde kültür değerlerimizden olan saya gezme geleneğimizde maalesef yok olmaya yüz tuttu. Yüz tuttu ne demek, hiç kalmadı desek yerinde olur. Bugün ne koç katımı yapılıyor ne saya gezmesi.
Âhirkelâm, geçmişimizden günümüze tarihimiz, kültürümüz, örfümüz, anane ve geleneklerimiz bir bir yok olmaya yüz tuttu. Hele Saya geleneğini bırakın, sanal medya olmasa bugün yetişen nesil koyunu internette görmese koyun olduğunu bilmeyecek diyorum.
Vesselam…
YETERKİ AĞALARI EVET DESİN