ÖNCE KENDİMİZE BAKMALIYIZ

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İnsan yaşadıkça, neler görüyor neler. Neticede hayat devam ediyor. Akşam evimize dönerken, marketten aldığımız yiyeceklerimizi bir poşet içerisine önce koyuyoruz. İçini itinalı bir şekilde boşaltıveriyoruz dolabımıza. 
Daha sonra elimizdeki o temiz poşeti çöp yapıyoruz…

Ardından o güzelim poşet vitrin malı gibi dışı güzel, ama içi korkunç, pis kokulara namzet oluyor. Unutup gitseniz bir-iki günlüğüne seyahate… 
Döndüğünüzde o poşetin içini varın siz hayal edin. Kokuşmuş, kurtçuklar oluşmuş habis bir koku evi sarmış. Kapınızı açtığınızda burnunuzun direkleri sızlıyor. İlk dışarı atacağınız mutlaka bu poşet olacaktır. 

Daha sonra kapı ve pencereleri açık tutarak evdeki o pis kokunun giderilmesi için gayret sarf edersiniz. İnsan kendine sormalı. Bu poşetin suçu neydi?
Bu poşeti kirleten kimdi?
Evi bu şekilde pis kokuya gark eden neydi? 
Bu sorunun cevabı; elbette getiren de içini boşaltan da çöp sepeti yapan da, o poşeti kirletende insanın kendisidir.

Günümüzde ne zaman birden fazla insan bir araya gelse, bir başkalarını insafsızca, acımasızca eleştiriyor maalesef.
İleri-geri derken günah da işliyoruz.
O insanların gıybetini yapıyoruz fütursuzca. Hem de haram işliyoruz… Bunları derken, 1974’lerde bir siyaset büyüğümüzün bir toplantıda anlattığı hikâye aklıma geldi. 
“Keçiler ve “koyunlar merada otlarlarken, “hendek” gibi bir yerden atlamaları icap etmiş… Önce koyunlar, sonra keçiler atlarlarken, koyunun kuyruğu havalanmış ve affedersiniz poposu görünmüş…
 Kendi kuyruğunun sürekli havada ve poposunun da sürekli “açıkta” olduğunu bilmezden gelen keçi, hiç fırsatı kaçırır mı? Başlamış sevinçle bağırmaya: “Koyunun kıçı gözüktü, koyunun kıçı gözüktü!”… Bu “pişkinlik” karşısında koyun hiçbir şey demeden yoluna devam etmiş… 

Eğer bir şey demesi gerekseydi, herhalde şöyle derdi; “Ulan, benim kıçım bir defa göründü… Ya seninki?
Senin kıçın hep açıkta!” Bu “hikâyeden çıkarılacak ders” şu olmalı:
“Gözleri başkalarının kıçın da olanların, sürekli başkalarının açığını arayanların kendi kıçları açık olmamalı!” Kısacası, “koyunlarda açık arayanların kendileri asla keçi olmamalı! Zira bir gün bir koyun çıkar ortaya ve der ki Sen, önce kendi kıçını ört! Çünkü senin kıçın hep açıkta!”

Koyunlar veya sığırlar her pislediğinde, yünlerine bir parça pislik bulaşır…
 Bunlar çoğala çoğala, zaman içinde “çakıldak” haline gelir… İşte bu çakıldaklar, koyun veya sığır hareket ettikçe sallanırlar!
 Temizlikten dem vuranların arkasında, koyunlar gibi çakıldak olmamalıdır! Ben, şuna inanırım: 
Bir insan “namussuzluktan” şikâyet edecekse, önce kendisi “namuslu” olmalıdır…
 “Yamukluktan” şikâyetçi olanın, önce kendisi “dürüst” olmalıdır!
Bir insan hırsızlıktan, yolsuzluktan ve peşkeşten şikâyet ediyorsa, bunları kendisi yapmamış olmalıdır… 
Temizlikten dem vuruyorsa, kendisi kirlilik denizinde yüzüyor olmamalıdır… 
Zulümden şikâyet edenin, kendisi “zalim” olmamalıdır. 
Yukarıda anlatmaya çalıştığımız nedenlerle önce kendimizi siygaya çekmemiz lazım. Ondan sonra başkalarının kusurunu ararsın. Hani bir söz var ya, ‘Bir kimse kendi hata ve kusurunu araştıracak olsa, başkasının yüzüne bakacak mecali kalmaz’ diyorum vesselam…

ÖNCE KENDİMİZE BAKMALIYIZ
Giriş Yap

Merhaba Yozgat Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!