ÖĞRETMENİM…

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İnsan, dünyaya geldiği zaman çevresindekilerini hissetmeye çalışır. İlk önce annenin ve babanın inancına göre ona isim verilir. İsim verilirken çocuğun sağ kulağına ezan, sol kulağına da kâmet getirilir. Çocuk daha dünyaya gözlerini açarken kendisini eğiten ebesi, hemşiresi, doktoru ve hocası ile karşılaşır. Çocuğun öğretmenidir saydıklarım. Yemeyi, içmeyi, emeklemeyi, yürümeyi, koşmayı ve konuşmayı öğrenir. Kendisini ve çevreyi algılamaya çalışır. Tüm bunlara karşın yine de yardıma ve himâyeye muhtaçtır.
Ondan sonra ki safhada insanın yaşamdaki ilk yardımcıları anne, baba, abla, ağabey, nine ve dedesidir. Büyüyüp gelişen çocuk, bilgilenme sürecine girer. Bu nedenle aile içi eğitim ve öğretim yetersiz kalır. Çocuğun bu döneminde ihtiyaç duyduğu bilgileri öğrenmesi ancak okulda öğretmen ile mümkündür.
Okulun ve öğretmenin devreye girmesiyle ailenin de bu konuda sorunu çözülür. Öğretmen kimdir? Öğretmen; insanları eğitmeyi ve öğretmeyi meslek edinen, eğitim kurumlarında çocuk ve gençlerin eğitim öğretimlerine rehberlik eden, yön veren ve yaşam hazırlayan kimsedir.
Son yıllarda senenin muhtelif günlerinde örneğin Anneler Günü, Babalar Günü, Sevgililer Günü gibi günler ihdas edildi. Millet Mekteplerinin açılışı olan 24 Kasım günü, 1981 yılından beri Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır. Öğretmenler gününün amacı; öğretmenin toplumdaki yerini ve rolünü, saygınlığını nasıl artırabiliriz olmalıdır. Öğretmenlerin görevi kendi aralarında ki bağı kuvvetlendirmek, öğrencileri ile aralarındaki sevgi, saygı ve dayanışmayı güçlendirmektir.
Rahmetli annemin bana 1960 yılında siyah önlük, üzerine beyaz yaka giydirerek babamın Kayseri’den özel olarak aldığı çantayla ablalarımın elinden tutarak okula ilk gittiğim günü hatırlıyorum. Allah rahmet eylesin, Arslan Başaran öğretmenimin köy ilkokulunda ki performansını, bilgi birikimini, şefkatini, merhametini, aynı zamanda disiplinli bir öğretmendi.
İkokul yıllarımda başka öğretmenlerimde oldu: Fahri Maraş, Mehmet Can, Salime Gür ilim, irfân sahibiydiler. Öğrencilerinin her sorunuyla yakinen ilgilenirlerdi. Öğrencinin giyimine, kuşamına, temizliğine özen gösterirlerdi. Aynı zamanda hiç unutmuyorum o gün ki öğretmenler bir köyde hem öğretmen hem sağlık memuru hem ziraat mühendisi hem de veterinerdi. Küçük yerleşim birimlerinde olan kavga da uzlaştırıcı, kaynaştırıcı rol üstlenirlerdi. Komşular arasında ki kavgaları, tartışmaları çözüme kavuşturur, Küskünleri barıştırırlardı. Boşanmak için tartışan ailelerin arasına girer, onları birbirlerine kaynaştırırlardı.
Daha sonra ki yıllarda ortaokul ve lisede ki öğretmenlerimizde de bu duyarlılığı gördüm. İmam Hatip Lisesi’nde ki Selahattin Yılmaz, Mustafa Göçer hocamı, rahmetli Gazi Öztürk hocamı unutmak mümkün mü? Yeri geldi dövdüler, yer geldi sevdiler. Şefkatli kucaklarını açarak bağırlarına bastılar bizi.
Şimdi isimlerini sayamayacağım bir sürü öğretmenimin ölenlerine Allah’tan rahmet diliyorum. Hayatta olanların ellerinden öpüyorum. Sağlıklı, hayırlı ömürler diliyorum. Okulu bitirip hayata atıldığımız da, bizi bu günlere hazırlayan öğretmenlerimizi hatırlamak, ziyaret etmek ya da bir telefonla hatırlarını sormak onlar için en büyük ve en değerli armağan olacaktır diyorum. Vesselam…

ÖĞRETMENİM…
Giriş Yap

Merhaba Yozgat Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!