MÜTEGALLİBE

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Osmanlı ve Türk tarihi literatüründe yerel, mahalle ağaları ve beyler için kullanılan bir terimdir mütegallibe. Bir nevi devlet karşıtı değil de devletin yereldeki zorba ve el koyucu takımıdır. Bir başka ifadeyle mütegallibe zorba, herkese üstünlük sağlayan, maddi güç ile çevresindekileri susturan kimseye deniyor.

Mütegallibeler ilk insan Hz. Âdem’den itibaren başlar, bütün hak davalarının karşısına dikilmişlerdir, haklıya karşı, mazluma karşı her zaman varlardır.

Geçtiğimiz yüz yılda bunlardan bazıları, faizcilik, tefecilik yaparak halkı canından, malından etmişler. Köylünün öküzü öldü mü, dünyası başına yıkılır. Ne yapacağını bilemezdi. Ha öküzü ölmüş, ha karısı ne fark eder. Diğer köylüler öküzü ölen vatandaşı Yozgat’a getirirler, mütegallibeler ile tanıştırırlardı.

O gün Yozgat’ta da şehir mütegallibesi vardı. Bunlar iyi yerler, iyi giyinirler, vergi de verirlerdi. Paralı adamlardı. Fötr şapkaları, takım elbiseleri, ütülü mintanları ve kravatlı olurlardı. Siyah palto, ayaklarına da yumurta topuk diye tabir edilen ayakkabıyı giyerlerdi.

Öküzü ölen adam bunların ağına düşerdi. Bir şekilde köylü vatandaşa hemen bir öküz veya ihtiyacı her ne ise karşılarlardı. O günkü para ile bir öküz yüz lira. Köylüye ise yüz seksen liralık bir senet karşılığı verirlerdi.

Bir yıl sonrasına. Köylünün o yıl mahsulü ne çıkmışsa, kanısına yükler, öküzleri koşar ve şehrin yolunu tutardı. Un, buğday, bulgur, arpa, nohut, mercimek bunun yanında yağ, süt, peynir hatta pekmezi, çalması da bulunurdu.

Kağnı ağır adımlarla şehir mütegallibesinin evine gelir, yük indirilir. Bu getirdikleri ise hiçbir şey ifade etmezdi. Köylünün hanımı borçlu olduğu şehirli efendinin hanımına yalvarır; “Beyefendiye söylesen de bu yıl durumumuz iyi değil. Hâsılatımız az çıktı. Şu sana ödeyeceğimiz borcumuzu gelecek yıla tehir ettirsen ne olur” derdi. Şehir mütegallibesi de canına minnet zaten bu sözü bekliyor, borç gelecek seneye devredilir.

Yüz liralık borç, önce yüz seksen bir yıl geçtikten sonra ise üç yüz altmış lira olarak gelecek yılın hasat dönemine bırakılırdı. Borç katlanmış, ikinci yıl, hele üçüncü yıla sarktı mı köylünün bu borcun altından kalkması mümkün değil. Borç katlanmıştır bir kere, buna halk arasında üzüm dönmesi denir. Aldığı bir öküzü değil, ikinci öküzünü de kağnısını da satsa şehirlinin parasını ödeyemez. Tek çare ekip biçtiği tarlasını borcun yerine vermek olur. Bunları boş laf olarak değerlendirilmemeli değerli okuyucular.

Yerköy’den Şefaatli’ye uzanan Karanlıkdere, kanak bucağında mümbit araziler bu şekilde şehirli zorbaların, faizci tefecilerin eline geçmiştir. Bir başka şehir merkezine yakın yol güzergâhı üzerindeki köylerde bile tarlalar bu şekilde el değiştirmiştir. Hatta köy odalarında bu kişilere köylüler arasında geçen olaylar anlatılır, mütegallibeler teşhir edilirdi.

Daha sonraki yıllarda, gelişen Türkiye ile okur-yazar oranının artması, çok partili döneme geçişle birlikte Türk vatandaşının dağarcığı genişledi. Önce çarık, sonra soğuk kuyu ayakkabı, sonra iskarpin köyden şehre göç başladı.

Köylü şehirlere göç eder. Kendileri odacı, kapıcı, kâtip olurlar. Onların çocukları en iyi fakülteleri kazanırlar 70’li yıllardan sonra. Öğretmen, avukat, doktor, mühendis, mimar, müşâvir olurlar.

Şimdi o köyler boşaldı. Nüfusları da ciddi manada azaldı. Köylülerin de eğitim seviyeleri yükseldi. Okur-yazar olmayanları da kalmadı. Bu durumun farkına varan mütegallibeler, zorbalıkla elde ettikleri köylülerin tarlalarını bir bir satıp paraya dönüştürdüler. Onlar öldükten sonra mirasçıları yaptı bu işleri.

Ahir kelâm:

Ben kendi köyümden hatırlıyorum, köyün en mümbit, sulak arazilerinin bulunduğu tarlaların bir kısmının isimleri şöyleydi: Hayri Bey’in, Sami’nin, Mahmut Bey’in, Zeki Bey’in, Sarvan Bey’in tarlaları vesaire…

Her fani gibi, bunlarda doğdu büyüdü yaşadı ve öldüler. Şimdilerde ne Zeki Bey kaldı ne Sami ne de o tarlaları bunlara veren köylü vatandaşlar. Yerlerinde yeller esti.

Bugün o tarlalar el değiştirmekle birlikte, ekilmeyi biçilmeyi bekliyor. Zulüm ile âbâd olanın âhiri berbâd olur diyorum. Vesselam… 9 OCAK 2020 PERŞEMBE

MÜTEGALLİBE
Giriş Yap

Merhaba Yozgat Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!