MİLLET ONAYLAMIYOR

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ergenekon davasının kilit ismi olarak tanıtılan Tuncay Güney’in TRT 2’deki konuşmasını baştan sona kadar merakla izledim. Bu adamın konuşmaları karşısında birileri ciddi manada rahatsız olmuşlar ki hemen akabinde ağza alınmadık laflar ettiler.

Televizyon ekranlarında ve gazete sütunlarında gördüklerimiz, duyduklarımız, yazılanlara ve çizilenlere bakacak olursak; bu adam zır cahil, zırvalıyor, bir başkası; yok deli, kafayı yemiş bir diğeri; hokkabaz, hangi sözüne itibar edelim? Bir başkaları; bu adam bunamış, deli, meczup diyorlar.

Anlatılanlara göre 2001 yılında Tuncay Güney yakalanmış, sorgulanmış, evinde aramalar yapılmış, kendi ifadesine göre 6 çuval dolusu doküman, bilgi ve belge ile birlikte bir sürü kaset teslim etmiş emniyet mensuplarına. Şimdilerde bu bilgi ve belgelerin bir kısmının ne olduğu gazete sütunlarında, televizyon ekranlarında çarşaf çarşaf açıklanıyor.

 28 Şubat sürecinde yasa dışı brifingleri ayakta alkışlamak suretiyle laikliği koruyan gazeteciler, yazarlar, politikacılar, sendika başkanları… Bir başkaları “sürekli aydınlık için bir dakika karanlık” kampanyası içinde ışıklarını yakıp söndürüyorlardı o günlerde.

Bu milletin tanklarını, Sincan’da ‘balans ayarı’ yaptırma adına yürütüyorlardı. Tuncay Güney’in söylediğine göre bir rütbelinin odasında birasını yudumlayarak sahte Şeyh ilan edilen Ali Kalkancı’nın tarikat lideri olarak takdim edilmesi irticai faaliyetlerde bulunarak memleketin temel ilkelerini tehdit ettiğini söylüyorlardı.

Bunun için de Müslüm Gündüzleri, Fadime Şahinleri ortaya çıkardılar. Amaçları  54. Erbakan hükümetini yıkmaktı. Suçu neydi? Cumhuriyet tarihinde ilk defa denk bütçe yapan bir hükümet olmasıydı…

Memuruna, işçisine, emeklisine, bağ-kurlusuna yüzde yüz elliye varan maaş artışlarını sağlayan bir hükümet olmasıydı… Köylüsünü, çiftçisini memnun etmiş, tarım girdilerini aşağı çekmiş, elde ettiği ürünün gerçek değerini eline vermiş bir hükümet olmasıydı…

Hayvancılığı teşvik etmiş, gelir kaynaklarını paket programlarla zenginleştirmiş, halkın mutluluğu için çalışan bir hükümet olmasıydı… Daha başka nedenlerle böyle bir hükümetin, yıkılmasını temin için zemin hazırlanmış ve 28 Şubat süreciyle de istenilen netice alınmıştı.

Bugün Fadime Şahin, Müslüm Gündüz, Emire Kalkancı ve Ali Kalkancı’lardan hiçbir eser kalmadı. Milletin kafasında kalan sadece yapılan iftira ve büftandı. Yıkılan ise hükümetti.

Bir kamyonla bir Mercedes otomobilin çarpışmasıyla, arkasından koskocaman bir Susurluk gerçeği ortaya çıkarttı. Ve neidüğü belirsiz bir süreç başladı. Bugün değişik bir senaryoyla Ergenekon ve uzantıları olarak yine bir takım karanlık güçler harekete geçtiler. Hemen hemen her gün sokaklara bırakılan silahlar, mühimmatlar, mermiler…

 Üst düzey komuta merkezinde görev yapmış asker, bürokrat, gazeteci, işadamı, sorgulanıyor, yargılanıyor ve tutuklanıyorlar. Bu sefer mızrak çuvala sığmadı. Ve de mızrağın ucu bu kez çok keskine benziyor. Yeraltından mantar gibi bulunan silahlar… Kocaman kocaman lav silahları, İstanbul Çekmece ’de yola atılan uçaksavar mermileri. Ordu malı, mühimmat ve teçhizatları… El bombaları, tabancalar, roket atarlar ve plastik patlayıcılar…

Diyorum ki bu memleketin yer altı, yer üstü zenginlikleri hepimize yeterde artar. Neyi paylaşamıyoruz. Obur insanların gözü dönmüş hırslarıyla şırıl şırıl akan derelerimiz, billur gibi akan ırmaklar ve nehirlerimizi, içtiğimiz tertemiz sularımızı kirlendiriyorlar. Bunlara hakları var mıdır? Kim ne adına bu işleri yapıyorsa yapsın. Bilsinler ki milletin vicdanı, milletin örfü ananesi, gelenekleri büyük devlet olma ülküsü bu işleri onaylamıyor. VESSELAM…

15 MART 2009 PERŞEMBE

MİLLET ONAYLAMIYOR
Giriş Yap

Merhaba Yozgat Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!