KUTSAL TOPRAKLAR 9

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Gerek Mekke’de gerek Medine’de seyrekte olsa SEMURE ağaçları varmış. Peygamberimiz bu ağaçları çok severmiş. Yolculukları esnasında nerede bir semure ağacı görse, ağacın gölgesinde biraz dinlenir, 2 rekât namaz kılarmış. Medine yıllarında efendimiz Bedir Savaşı’na giderken Vadi-i Akik’te yine bir semure ağacının altında dinlenmiş.

 Tebuk seferinde bir gün efendimiz semure ağacına kılıcını takmış tefekküre dalmış, gözlerini yummuş zikrediyordu. Gevres adındaki bir müşrik efendimizi görünce zevkinden dört köşe olur. “İşte fırsat şimdi ben Muhammed’i öldürürüm, başına konulan serveti de alırım” der. Yavaş yavaş yaklaşır, efendimizin kılıcını alır, tam başına indirecekken, efendimiz mübarek gözlerini açar. Gevres, “Söyle Muhammed, şimdi seni benim elimden kim kurtaracak?” Efendimiz öyle bir Allah der ki, Gevres’in elindeki kılıç yere düşer. Yere düşen kılıcı eline alan efendimiz, söyle bakalım “Şimdi benim elimden seni kim kurtaracak?” dediği ve müşrikin bu hadise karşısında Müslüman olduğunu biliyoruz.

 Cahiliye döneminde Hz. İbrahim’in dininin uzantısı üzerinde insanlar bir olan Allah’a iman ederler, Hac görevini yerine getirip, Kâbe’yi tavaf ederlerdi. 6 kişi hac sırasında, efendimizle tanışır. O’nun çağrısını kabul ederler. Bir sene sonra yine Kâbe’de buluşurlar. Bu kez sayıları 12 kişi olmuştur. Efendimiz bunların yanına Mekke’nin en zengin ailelerinden birinin oğlu olan genç, yakışıklı, herkesin peşinde koştuğu Mus’ab bin Umeyr’i de vererek, Medine’ye gönderir. Musab ne zaman Müslüman oldu, ailesi onu terk etti, eve koymadılar. Üzerine giyecek doğru dürüst bir elbise bile bulamadı. Musab Medine’ye varır, inancını hem tebliğ hem de temsil edecektir. Burada kaldığı bir yıl içinde başına gelmeyen kalmaz. Tehdit edilir. Yanına her gelen önce kılıcını çekerek yaklaşır. Her türlü hakarete maruz kalır. Her kimle görüşürse görüşsün tatlı ve yumuşak seslenişiyle, herkese “gel şöyle yanıma otur, beni dinle. Dediklerime hak vermez, kabul etmezsen bana istediğini yapabilirsin” der. Bu yumuşak bakış, tatlı dil kavlileyyin davranış kimleri Müslüman etmemiş ki… Bunların başında Medine’nin iki büyük kabilesinden birisinin reisi olan Sad Bin Muaz elinde kılıcı ile gelirken, onun o sıcak atmosferinde eriyip yok olmuş. Musab’ın yanından kalkarken o artık eski Sad değil, orada farklı, yep yeni iman ile şereflenmiş bir Sad vardır.

Musab bin Umeyr bir yıl sonunda Medine’de Müslümanlığı kabul etmiş 72 ikişi ile Mekke’ye gelir. Zaman geçtikçe günler ayları, aylar yılları kovalar, İslam güçlenir. Hak hâkim olur. İslam devlet olur. Cahiliye dönemindeki tüm kötülükler bir bir yok olup, yıkılırken İslam’ın güzel prensipleri hakim olur, insanların hayatlarında.

 Umre için gittiğimiz önce Medine sonra Mekke’de tarihin derinliklerinde gizli bulunan sizlere 9 günden beri anlatmaya çalıştığım bir takım tespitlerimizde Talha Uğurluel’in hazırladığı ‘Peygamberimizin İzinde’ kitabından ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hazırlayıp çantalarımıza koyduğu resimlerle hazırlanan kitapçıkları, 1400 yıl öncesini anlatan kıymetli eserleri dikkatlice okudum.

Gezdiğim, gördüğüm yerleri siz kıymetli Merhaba Gazetesi okuyucularıyla paylaşmanın mutluluğunu tattım. Gazetemizin Sorumlu Yazı işleri Müdürü sevgili Çetin Mermertaş’ın önerisi üzerine seri yazı olarak okuyucularımıza aktardığımız, bilgilerden okuyucularımızın istifade ettiğine inanıyorum. Okuyucularımızı da fazla sıkmamak adına, sonlandırmak istedim. Her şeyin bir sonu vardır. İnşallah bu konuyu yarın sonlandıracağım. Okuyamayanlar, gazetemizin sitesinden kutsal yolculukla ilgili yazılarımızı okuyabilirler diyorum vesselam…

 19 TEM 2010 PAZARTESİ

KUTSAL TOPRAKLAR 9
Giriş Yap

Merhaba Yozgat Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!