KUTSAL TOPRAKLAR 5

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Medine’de gezilerimize devam ediyoruz. Uhud Savaşı’nın yapıldığı yerleri ziyaretimizden sonra ikinci durağımız Kuba Mescidi oldu.  Müslümanların ilk mescidine ev sahipliği yapan Kuba mevkii, Efendimiz ’in, Hz. Ebubekir ile birlikte gerçekleştirdiği hicret yolculuğunda Medine’ye varmadan önce uğradığı son duraktır.

 Onlar, burada konaklamış ve ilk mescidi buraya inşa etmişlerdi. Bu mübarek mescit için Efendimiz ‘in bir de müjdesi vardır: “Kim evinde temizlenip abdestini aldıktan sonra başka maksatla değil de sadece namaz kılmak için Kuba Mescidi ’ne giderse umre sevabı alır” buyurmuşlardır. Kuba Mescidi 1985 yılında yenilenmiştir.

Aslında ortası avlulu, yan duvarları dendanlı bir şekilde olup Anadolu tarzı sivri külahlı bir minaresi vardır. Yine aynı caminin mihrap önüne yakın Cebrail (as) ve Efendimize (sav) ait iki adet makamın bulunduğunu biliyoruz. Yenilenme esnasında yapılan çalışmalardan dolayı bu kısımlar bugün mevcut olmasa da plan, Osmanlılar dönemindeki halini korumaktadır.

 Kuba sonrası, Efendimiz ‘in sahabeleri ile ilk kez Cuma namazını eda ettikleri mevkii ve bu yeri simgeleyen Cuma Camisini görüyor ve selamlayarak geçiyoruz.  Arkasından  Kıbleteyn Mescidi’ne geçiyoruz. Kıbleteyn, iki kıbleli manasına gelmektedir. İlk kıble bilindiği gibi Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa’dır. Efendimiz ilk zamanlar namazını Kudüs’e yönelerek kılsa da içinde Mekke’ye yönelme arzusu hiçbir zaman sönmemiştir. Hatta bu sebepten ötürü Kâbe civarında kıldığı namazlarında, yönünü Rükn-i Yemani ile Hacerü’ül-Esved’in arasındaki duvara çevirerek eda edecektir. Böylece hem Mescid-i Aksa’ya, hem de Kâbe’ye yönelerek namazını kılmış olmaktadır.

 Efendimiz’in hasretle beklediği müjde Medine’de kendisine bildirilince bu haber dört bir yana duyurulmuştur. Bu sırada “Kıbleteyn” olarak bildiğimiz bu mevkide namaz kılan sahabiler haber kendilerine namazlarının ortasında duyurulduğu için namazlarını hiç bozmadan, Mescid-i Aksa’ya dönerek başladıkları namazlarını, Kâbe’ye yönelerek tamamlamışlardır. İşte bu hatırayı yaşatma adına buraya yapılan mescide “Kıbleteyn” iki kıbleli mescit adı verilmiştir.Bu mescidin en ilginç kısmı, herkesin namazını kılmak için yöneldiği Kâbe’ye bakan mihrabının olmasının yanında bir de giriş kapısının üzerinde daha önceki kıble olan Mescid-i Aksa’ya bakan sembolik bir mihrabın bulunmasıdır.

 Sabahtan başladığımız ziyaret programımızda ilk uğradığımız yerlerden biri Uhud Savaşı’nın gerçekleştiği mekânlardı. Bir de Hendek Savaşı’nın cereyan ettiği yerleri görelim istedik. Hedefimiz halk arasında “Yedi Mescitler” olarak bilinen yerleri görmek. Aslında burası Hendek Savaşı’nın karargâh merkezi imiş.  Rivayetlere göre, Medine’nin tamamının etrafına değil, zayıf addedilen belli bir kısmına hendek kazılmıştır. İşte bu karargâh merkezi tepenin eğimli gövdesine, hendeğin karşı tarafındaki düşmanın hareketlerini gözlemlemek amacıyla kurulmuştu.

 Buradaki “Yedi Mescitler’in hikmeti ise şudur; Buradaki her bir mescit aslında o zamanlar kurulan bir çadırı simgelemektedir. Buradaki en önemli mescit Fetih Mescidi’dir ve Peygamber Efendimiz ‘in çadırının kurulduğu yerin burası olduğunu söylüyorlar. Efendimiz, kuşatma boyunca genelde namazlarını burada eda etmişlerdir. Peygamberimize en yakın çadır, devamlı istişare edeceği bir kişiye ait olmalıdır. Hendek Savaşı’nda, şehrin etrafına hendek kazalım fikrini atan kişi İranlı Selman-ı Farisi Hazretleri’dir. Bu sebeple de Efendimize en yakın çadır onun çadırı olacaktır.  Bunların dışında Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Ali, Hz. Fatıma ve Hz. Osman mescitleri de daha 1978 yılına kadar mevcutken bugün gördüğümüz kadarıyla orada sadece temsili Fetih Mescidi bırakılmış, gerisi hep yıkılmıştır.

 Yıkılanların yerine 1500–2000 kişilik modern bir cami yapılmıştır.  Etrafı düzenlenmiş her yerde olduğu gibi cıncık boncuk satanlar doldurmuş bu mekânları.

 Dışarı çok sıcaktı, cami içine girdik. Her tarafta direklerden üflenen soğuk hava, dışardaki 45 derecelik ısıyı 20 derecelere düşürmüş, o rahatlıkla ibadet etmenin hazzını alıyorsunuz. İki rekât namaz kıldık. Tarihi yok etmişlerse de yerine çok güzel bir cami yapmışlar Suudiler…

Medine-i Müvevvere’deki sayılı günlerimizin sonuna geldik. Devasa 235 bin metrekarelik Mescid-i Nebevi’yi aynı anda 650 bin kişinin ibadet edebileceği alana dönüştürmüşler. Son Cuma günümüzü Ravza’da büyük bir kalabalıkla kılmak nasip oldu. Mescidin içi, dışı tıklım tıklım doluydu. Cumartesi günü Efendimizi son kez ziyaret ettim. Resulullah’ın “Beni vefatımdan sonra ziyaret eden, sağlığımda ziyaret etmiş gibidir” “Kabrimi ziyaret edene şefaatim vacip olur” mealindeki hadisler ışığında görevlerimizi yapmanın mutluluğunu yaşadım.

Kur’an-ı Kerim’de Peygamberimize Salatü Selam okumak, onun rehberliğine sıkı sıkıya bağlanarak kendisine saygı gösterilmesi emredilmiştir. (Ahzap 35/56) Peygamberimiz: “Her kim de benden uzakta bana Salatü Selam getirirse melekler onu bana ulaştırır” buyurmuşlardır. Cumartesi günü yatsı namazından sonra hazırlıklarımızı yaptık. Otobüslere binerek Medine çıkışında bulunan Mescid-i Zülhuleyfe denilen yerde ihramlarımızı giydik. İhram namazı kıldık. Umre niyetlerimizi yaparak Kâbe yolculuğuna “Lebbeyk” diyerek yola çıktık vesselam…

                                                          13 TEM 2010 SALI

KUTSAL TOPRAKLAR 5
Giriş Yap

Merhaba Yozgat Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!