KİSKİCİN ADI ÇİĞDEMİN TADI

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Zemherinin biri ikisi derken neredeyse on beşine geldik. Görünen o ki Yozgat kışa henüz merhaba diyemedi. Ne kar, ne yağmur, ne kış ne soğuk. Aksine güllük gülistanlık. Termometreler haftalardır 8-10 derecenin üzerinde seyrediyor.

Çiftçiler ektikleri mahsullerin kuruda kaldığını, çimlenme yapmadığını, böyle giderse ekinlerin Allah korusun çil kurusu olacağını söyleyip ciddi manada endişe taşıyorlar. Yozgat’ta doğup büyüyenler bilir ki içinde bulunduğumuz bugünler kışın tam ortası. Karakışta (Aralık)  yağan kar zemheri(Ocak) boyunca devam eder, gücük(şubat) ortasında erimeye başlardı.

Cadde ve sokaklarda kolay kolay yürünmez her taraf kar, buz olur köylerimizde küçükbaş büyükbaş hayvanlar mandıra ve ahırlarda beslenir, dışarıya çıkamazlardı.

Geçtiğimiz Pazar günü gördüm ki koyunlar arazide otluyorlar. Sanki ilkbahar gelmiş. Meyveler yalancıktan tomurcuklanmış, çiğdem de çiçek açmıştı.

Genelde bu mevsimde çiğdem çıkmaz. Kar kış olmayınca güneşte yüzünü gösterince belli ki güneşi gören nebat canlanmış bünyesinde ilkbaharın sembolü olan çiğdemler çıkıvermiş.

Bizim Anadolu’da bolluk ve bereket açısından büyük bir öneme sahip çiğdem çiçekleri, minicik boylarına rağmen eşsiz güzellikteki renkleriyle doğaya renk katmaya başladı. Fırsat bulan imkânı olan çoluğunu çocuğunu sevindirmek adına birer demet çiğdem sökerek kısa bir süreliğine de olsa evine iş yerine taşırlar.

Ben de çocukluğumda arkadaşlarımla dağ yamaçlarının güneye bakan kısımlarına elimize geçirdiğimiz kiskiç denilen aletle çiğdem sökmeye giderdim. Topladığımız çiğdemleri kapı kapı gezdirir çıkan ev sahibine birkaç tane verir, meşhur bildiğimiz şu tekerlemeyi de söylemekten geri kalmazdık.

“Çiğdem çiğdem çiçecik
Ebem oğlu küçücük
Yağ verenin oğlu olsun
Bulgur verenin kızı olsun
Bir şey vermeyen kısır kalsın.

Çiğdem geldi yapıya
Yağ çıkarın kapıya
Yağ olmazsa bal olsun
Eviniz barkınız bol olsun

Dam başında boyunduruk
Bekleye bekleye yorulduk
Bahşiş verirsen giderik
Yoksa akşama dek dururuk”  

Her çaldığımız kapıda bunu duyan ev sahibi alışık olduğu üzere ekonomik durumuna göre bizlere tereyağı, bulgur, yumurta, gibi bahşiş adına hediyeler verirdi. Bahşiş vermeyen olmazdı. Bizde sevinerek topladığımız bulguru yağı bir eve götürürdük. Annelerimizin bunlardan yaptığı yemeği afiyetle yerdik.

Âhirkelâm şimdi ne yağ kaldı ne bulgur. Ne tavuk ne yumurta. Kiskicin adını, çiğdemin tadını bilen yok.  Ne mani kaldı ne ellerinde deme demet çiğdem dağıtan çocuklar.  Gelin hanımlara yönelik yağ verenin oğlu olsun bulgur verenin kızı olsun vermeyende kısır kalsın sözleri de mazide kaldı. Ne örf ne anane ne kültür kaldı. Yine de açan çiğdem çiçeklerimize merhaba diyorum vesselam.

KİSKİCİN ADI ÇİĞDEMİN TADI
Giriş Yap

Merhaba Yozgat Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!