KEŞKE SEVEBİLSEYDİK

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

‘İnkılap’ lafını ilk defa İlhan Hocadan duymuştum. İnkılabın ne olduğunu anneanneme sordum bana verdiği cevabı bugün ki gibi hatırlıyorum: “İnkılabı bilmem ama Menderes’i başvekillikten indirdiler oğlum” dedi. Aynı lafı babama sordum. Seçimle iş başına gelen Adnan Menderes’in görevine son verildiğini, meclisin fes edildiğini, askerlerin yönetime el koyduğunu söylediğini hatırlıyorum.

Babamın kendi gibi Demokrat Partili olan birçok dostu, arkadaşı vardı. Bizim eve her geldiklerinde konuyu kendi aralarında enine boyuna tartışırlardı. Menderes’e çok acırlar, yazık oldu derlerdi. İlerleyen zaman içerisinde rahmetli Menderes’e yapılan işkenceleri de anlatırlardı. Babam her Yozgat’a gittiğinde mutlaka bir ‘Bugün’ gazetesi getirir, hem evimizde hem de köy odamızda okunmasını sağlardı.

Menderes ismi kadını, erkeği, genci, ihtiyarı ile herkesin ağzındaydı. Menderes’in idamı ile o sevgi seli daha da arttı. O günlerde Menderes’in yargılama aşamasındaki savunmaları herkim yaptıysa büyük bir övgü ile bahsediyorlar, sevip sayıyorlardı.

Menderes’i savunduğunu bildiğimiz Hüsamettin Cindoruk’un ismini o günlerde duymuştum. Daha sonraki süreçlerde yapılan seçimlerde Menderes mirasının üzerine oturan ilk seçimde de tek başına iktidar olan Süleyman Demirel’i elindeki fötr şapkasıyla tanıdım.

O zamanlarda televizyon yoktu. Haberler radyodan dinlenirdi. Haberlerden sonra yorum yapması hususunda ya babama ya da ilkokul öğretmenlerine, ajansta ne dediler diye tekrar sorarlardı. O günkü partilerden AP ve CHP vardı. Demirel ve İnönü genel başkanlıklarını yapıyorlardı. Bizim ailedeki Demirel sevgisi, Menderes’ten geliyordu. Demirel Başbakan olarak Şefaatli’ye giderken, bizim köyden geçecek. Köylü yol üzerine toplandı, yerlere halılar serdiler. Ayranlar, pilavlar, kır çiçekleri toplatıldı. Demirel köyümüze geldi. Kurbanlar kesildi. Köyde elektrik olup olmadığını sordu. Evlerin dam yerine çatı yapılmasını önerdi. Babam da hacdan getirdiği bir halı seccadeyi alnı secdeli başvekilime hediye olsun diye verecekti. Ogün ambalaj kâğıdı bulamadılar. Temiz bir çimento kâğıdı ile paket yapıp hediye etti babam…

Babamı kandıran Demirel baba, beni hiç kandıramadı. Oyumu da alamadı. Evvelki gün bir gazetede okumuştum. Bugünkü mevcut hükümeti eleştirirken soruyor Demirel: “Bir ülkede herkes devlet düşmanı olabilir mi? Yargıtay devlet düşmanı olur mu? Bir ülkenin kurumları o rejimin düşmanı olur mu? Bence ülkeyi yönetenlere herhalde bu telefonları dinleyin diyen biri vardır. Kayboluyor herkes, o ona anlatıyor, o ona bakıyor, ben hukuku savunuyorum, hukukun üstünlüğünü savunuyorum. Yapmayın, keyfilik yapmayın, adaletsizlik yapmayın ayağınıza dolaşır.  Keyfilik yapıp da ayağına dolaşmayan kimse yoktur.” Diyor Hazret.

Emanetçisi Cindoruk’ta buna benzer şeyler söylüyor.  Kulislere yansıdığı kadarıyla Prof. Dr. Çağrı Erhan, genel başkanı Cindoruk’a şöyle sesleniyordu: “Hem parti tabanından hem de toplumdan tepkiler geliyor. Biz Ergenekon’un savunucusu olamayız. Ayrıca siz Yassıada’yla Silivri’yi aynı konuma nasıl koyuyorsunuz? Ergenekon, Türkiye’de cuntacı bir harekete karşı hukukun açtığı haklı bir davadır. Yassıada davası ise halkın ve demokrasinin mağduriyetinin davasıdır. Siz Mustafa Balbay’a oradan kongre salonundan selam gönderirseniz demokrat parti bu işin içinden çıkamaz. Biz bu konuda millete cevap veremeyiz.” Erhan’ın bu konuşması herkesi şaşırttı ama en çok da Cindoruk’u şaşırmıştı. Cindoruk’un ağzından sadece şu sözler döküldü: “Bir genel başkan olarak hayatımın en büyük hakaretini işittim…” diyor Hazret. Keşke sizleri daha önce tanıyabilseydik, bugünde sevebilseydik diyorum vesselam…

15 ŞUBAT 2010 PERŞEMBE 

KEŞKE SEVEBİLSEYDİK
Giriş Yap

Merhaba Yozgat Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!