KEL BEKİR-1

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Topçu köyünde doğup büyüyen, vadesi ile ölen enteresan şahsiyetlerden biridir. Sülale olarak Selveroğullarından diye anılsa da genelde analarının adıyla bahsedilen Namenin oğulları Bekir ve İsmail’dir.

İkisi de Hacivat-Karagöz gibi nüktedan, ellerinden her iş gelen, yaşadığı toplum tarafından sevilen, sayılan iki kardeştir.

Bunlardan bugün Kel Bekir’i konu edeceğim.

Kel Bekir,  fakir bir aileye mensup aç açık kalmış, fukaray-ı sabirin olarak bilinen birisidir.

Çiftçilik yapar, öküz kağnısı koşar, at, eşek ile tarlada, bağda, bahçede çalışırdı.  Bazı yıllar da çobanlık  ve köy bekçiliği  yaparak geçimini sağlar.

 Aynı zamanda iyi bir sanatkâr, iyi bir usta… Düğünlerde oynayan, oyun kuran, davulcunun elinden davulu alıp onun ki gibi çalan, hikâye anlatan, tarih bilen, şiir okuyan, şairleri tanıyan, ağızdan öğrendiği mani ve türküleri sanatçı gibi söyleyen biridir ve daha niceleri…

Abisi İsmail’e ede diye hitap ederdi. 

“Edem eline bir makas aldı berberlik yapıyor paşa gibi yaşıyor. Ben ise ırgat gibi çalışıyorum. Bu dünyada yapmadığım hiçbir iş kalmadı. Derbeder bir hayat yaşadım. Bulduysam çarık giydim, bulamadıysam yaya yürüdüm, bulduysam yavan ekmek yedim, bulamadıysam aç kaldım. Sefil bir hayat yaşadım. Hayatım hep kederli geçti.” derdi.

Onun anlattığı öyle kayda değer hikâyeler var ki bu sütunlara sığmaz.

Bugün sadece iki anekdotuyla yetinmek isterim.

Köyümüzün Bağlıca mevkiinde ekin biçerken bir dinlenme esnasında oğluna: “Oğlum, yavrum Mahmut’um, çekici, örsü bana getir de şu tırpanımı dişeyim” der.

Mahmut yığının dibinden örsü, çekici getirdiğinde babasının yere eğilip sırtını biçilecek ekine dayayıp, “Seni Yakup’a sattım” diye tarlaya bağırdığını görür.

Mahmut “Baba niye öyle diyorsun?”. “Oğlum bak; Ahmet’ in tarla hiç ekin vermezdi Yakup ‘a sattı, ne güzel ekin olmuş. Bende tarlaya öyle bağırıyorum ki tarla kendini Yakup’un zanneder de gelecek sene çok ekin verir bizde zengin oluruz senin düğününü yaparım ” der.

Yine kel Bekir bir gün öküzlerle tarla sürümü yaparken bir evlek tohumu tarlaya saçar. Sürmeye başlar ve bu arada hayal âlemine dalar. Hayalinde asker olur bunu çavuş ederler. Savaş çıkar savaşta başarı gösterir. Subaylığa terfi ettirirler kademe kademe ilerleyerek paşalığa kadar yükselir. Bu arada çocukları olur. Çocuklarına özel muallim tutar. İyi eğitim aldırır.

Onlardan birini genelkurmay başkanının kızıyla, diğerini cumhurbaşkanının kızıyla evlendirir. Torunları olur. Bu hayale öyle devam eder ki akşam olur.

Ortalık kararmıştır öküzleri güverir ve köye gelir. Bahar gelmiş, ekinler yeşermiş, köyden bir komşu ekin gezmeye gider.

Bakarlar ki Kel Bekir’in tarlasında iki evlek yerde ekin var, beş evlek yerde ekin yok. Dönüşlerinde sorarlar? “Bekir senin tarlanın yarısında ekin var, yarısında ekin yok niye öyle?” Bekir düşünür, düşünür.

“Orayı ekerken ben paşa olduydum” der.

Hayalinde paşa olurken tarlaya tohum saçmayı unutmuş. Bu dünyadan bir de Kel Bekir geldi geçti.

Dahi derbederdi hayatı da hep kederli geçti. Cebinde hiç parası olmadı, kıt kıtına kendine yeter bir geçim temin etti. Allah rahmet eylesin diyorum.

Vesselam

5 TEMMUZ 2022 SALI

KEL BEKİR-1
Giriş Yap

Merhaba Yozgat Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!