İstanbul’un Fethi Neyi Kapattı Neyi Açtı

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Osmanlı İmparatorluğu başkentini Bursa’ya taşıdıktan sonra İslam Dünyasının pek çok yerinden özellikle Orta Asya’dan çok sayıda alim Bursa’ya göç etti. Başkent Edirne’ye taşınmadan önce Bursa’da büyük bir bilgi birikimi oluştu. Bu bilgi birikimi elbette İslam aleminin geleceğine ve Dünya’daki konumuna dair büyük hedefler ihdas ediyordu. Osmanlı bürokrasisi ve 1. Murattan başlamak üzere Osmanlı İmparatorların kendilerine belirledikleri en iddialı hedef İstanbul’un fethi idi.

Bizans imparatorluğuna komşu olan Osmanlı Devleti, sınırdan gelecek tehditlere karşı kendisini, kültürünü ve varlığını güvende hissetmiyordu. Ayrıca İstanbul’u almak, kendi vatandaşları için bir moral, motivasyon ve vatandaşlarının devletine bağlılık bakımından önemli bir unsurdu. Elbette Hadis-i Şerifte İstanbul’un fethi ile ilgili bildirilen müjdeye mazhar olmak da işin asıl merkezini oluşturuyordu.

1453 yılında, tahta çıkışının henüz 3. yılında olan Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethetti. İstanbul fetholunca İslam aleminde özgüvenle beraber bir rahatlama ve gevşeme de oldu. Fetih sonrası Fatih Sultan Mehmet hem Anadolu’ya hem de Avrupa’ya seferlerini devam ettirdi. Anadolu’da bazı beylikleri Osmanlıya kattı. Avrupa’da Müslüman halka zulmeden başta kazıklı Voyvoda olmak üzere çok sayıda tehdidi bertaraf etti.

Orta Çağın kapanıp Yeni Çağın açılmasına sebep olan İstanbul’un fethi İslam alemi için büyük bir başarı elbette. Ancak Hristiyan Batı alemi için Ortaçağdan çıkışla ilgili bir dönüm noktası oldu. İslam karşısında yenilgiyi kendi yapılarındaki olumsuzluklara bağlayan Batı, kendi içerisinde çok sayıda reforma başladı. 1492 yılında Matbaanın keşfi ile başlayan süreçte Batı kendisini hem düşünce alanında hem de bilimsel ve Coğrafi keşiflerle geliştirdi. Yapılan çok sayıda Coğrafi keşifler batılıları zenginliğe kavuşturdu. Yaşanan gelişmeler halkın yeni umutlar ve hedefler edinip o doğrultuda çalışmasına yol açtı.

İslam aleminde ise Fatih Sultan Mehmet’in vefatının ardından Devletine ve halkına gelecek planı olarak doğru hedefler koymakta zorlandı Osmanlı bürokrasisi. Sonuçta Anadolu’da Şii-Sunni çatışması başladı. Fikri anlamda ve idari anlamda yönetim zafiyetinin oluşması, Müslümanın Müslümanla mücadele etmesine ve karışıklığa yol açtı.

Avrupalı Hristiyanlar bir taraftan kendi aralarında savaşırken diğer yandan Papalık önderliğinde Osmanlı’ya karşı birleşip bütünleşmeyi de ihmal etmedi. Gerek bürokratik söylemlerinde gerekse sanat-sosyal aladaki eserlerinde Osmanlı-İslam’ı her zaman baş edilmesi gereken ortak bir düşman olarak işlediler.

Avrupada fikri alanda diri tutulan yenileşme çabaları, 18. yüzyılın sonundan itibaren başlayan bilimsel keşifleri de beraberinde getirdi. Fransız ihtilali, Sanayi Devrimi, Bilimsel keşifler derken grekoromen Hristiyan alemi, 20 yüzyıla bilimsel bakımdan mutlak bir üstünlükle girdi.

İslam alemi olarak üzerinden 500 yıl geçmesine rağmen İstanbul’u fethetmenin rehavetini atıp toplumun birlikte çalışıp ulaşmak isteyeceği yeni hedefler belirlenemedi. Yeniçağdan hızla çıkmaya ihtiyacımız var. İslam ülkelerinin kendi aralarında idari ve sosyal yapılarına uygun ilişkiler geliştirip rekabeti yıkıcı boyuttan geliştirici boyuta taşımasına ihtiyaç var. Bu başarıyı sağlamanın en temel yolu, düşünce alanında bilim üretim yöntemlerini geliştirmekten geçiyor. Hristiyan Batı medeniyeti İstanbul’un fethinden sonra yeniçağa girdi, sonrasında kat etmiş olduğu gelişmelerle Yakınçağa da girdi ama bizler hangi çağda olduğumuzu gözden geçirmeliyiz.

İstanbul’un Fethi Neyi Kapattı Neyi Açtı
Giriş Yap

Merhaba Yozgat Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!