Son günlerde canımızı sıkan bir meseleyle daha karşı karşıyayız. Konu malum, 6 yaşındaki çocuğa istismar meselesi. Evet, canımızı sıkıyor hem de çok sıkıyor. Bu mesele ortaya atıldığı günden bugüne gerek televizyon kanallarında gerek gazetelerde sıkça gündem yapıldı. Elbette konuşulsun, elbette tartışılsın, eleştirilsin, protesto edilsin fakat başka yerlere çekilmesin. Geçmişten günümüze süregelen bu tür elzem konular artık başka emellerin aleti olmasın. Başka amaçlar doğrultusunda kullanılmasın istiyorum.
Sağcı-Solcu, Ülkücü-Nurcu, Türk-Kürt, Çerkez- Laz, Müslim-Gayrimüslim hangi etnik grup, inanış, târikat veya cemaat olursa olsun, savunulacak bir yanı olmayan bu konuyu “birileri yeriyor, birileri savunuyor” gibi bir algı yaratarak milletin zihnini bulandırmanın ne anlamı var.
Bu olayı savunan bir Allah’ın kulu bu güne kadar çıktı mı? Duyanın tüyleri diken diken oluyor. Nefretle bakıyor ve kınıyoruz. Cahiliye dönemindeki kız çocuklarının anne ve babaları tarafından diri diri toprağa gömülmesi ne kadar çirkin, vahşi ve câni ise bu konu da o kadar iğrenç değil mi?
Hal böyle iken geçtiğimiz gün bir televizyon kanalında iki dönem CHP milletvekilliği yapmış Doç. Dr. Gülay Yedekçiyi dinledim de duyduklarım karşısında hanımefendiye ‘çok yazık çok’ diye serzenişte bulundum.
Zaman zaman keşke CHP kurmayları, parti sözcüleri hiç konuşmasalar bundan daha iyi yerlerde olurlar gibi geliyor bana. İnsan hakları, adalet, ahlâki değerler söz konusu olduğu zaman acaba diye düşünürken CHP’li bir parti sözcüsü çıkıyor ortalığı tarumar ediyor, milletin nefretini üzerlerine çekiveriyorlar. Tıpkı Gülay Hanım’ın yaptığı gibi…
Gülay Hanım İslâma nasıl saldırıyor bakın: “Ben kuran kursuna gittim, iki sefer hatim yaptım. Türkiye Diyanet Vakfı ilmihalinde kız çocuklarının evlilik yaşı 9, erkek çocuklarının evlilik yaşı 12 yazıyor.” Şimdi sen gel de buna hadi oradan deme nasıl demeyeceksen.
Biliyoruz ki Peygamber(s.a.s) den en çok hadis rivayet eden Ebu Hureyre’ye göre mükellefiyet yani sorumluluk (buluğ) yaşı erkeklerde 18, kızlarda 17’dir. Başka görüşlere göre ise 15’tir. Bu evlilik yaşı değil buluğ yaşıdır.
Buluğ çağı ile evlilik yaşını karıştırmayalım lütfen. Kadın erkeğe oranla buluğ çağına daha erken ulaşıyor. Ama bizim solcu televizyon kanalları yetmiş yıldır milletin dinine saldırarak bu tür olaylardan nemalanmak istiyorlar. Bunu da İslam’a mal etmeye çalışıyorlar.
Şimdi bunun İslâmla ne alakası var? 6 yaşındaki çocukla evlenmeyi İslâm mı emretti? Hayır! Birileri söylüyor, istismarını yapıyor, birileri de oy kaygısı vesair şeylerle susmayı yeğliyorlar. Konuşması gerekenler maalesef konuşmuyorlar.
Biz biliyoruz ki Anadolu’nun birçok köyünde ister otuz, ister elli, ister yetmiş yaşında olsun hanımı ölen ve hanımından ayrılan bir erkek, ülkemizin bazı bölgelerinden genç kızlarla evlilik yapıyorlar. Bunu görmeyen, bilmeyen duymayan var mı? Bunu neden ağzınıza sakız yapıp çiğnemediniz hiç? Neden eleştirmediniz? Bugünkü olay ne kadar ahlâki değilse bu durumda o kadar ahlâki değildir.
Geçtiğimiz günlerde yine ulusal televizyonlarda bir sanatçı, uzun süre hastalık çektikten sonra yaptığı terbiyesizlikleri, yediği herzeleri, milletin gözünün içine bakarak büyük bir marifet gibi ballandıra ballandıra anlatmadı mı?
Daha başka sanatçılar üç tane, beş tane gayrimeşru evlilik yapıp, ilişkilerini övünerek, böbürlenerek söylemiyorlar mı? Televizyon programların da istisnasız her gün aldatma olayları dinlemiyor muyuz? Şimdi soruyorum. Gülay Hanım bunlardan hangisi hakkında bu güne kadar bir kelime edebildi? Hangisini yerdi, söyleyebilir mi? El cevap söyleyemez.
Bu toplumda yaşayan herkes bilir ki yıllardan beri bu tür iddialar ortaya atılır. Doğru olanları da mutlaka vardır, ben hepten yok demiyorum. İşte adalette bunun için gereklidir. Suç işleyen, mutlaka cezasını çekmeli, suçsuz insanlarda varsa berat etmeli. Bizim söylemek istediğimiz asıl şey budur.
Bu tür olaylar dün vardı, bugünde var ve maalesef yarında olacak. Keşke hiç olmasa… Şahit olduğumuz öyle olaylar var ki: muhafazakâr bildiğimiz illerde bile beş yaşındaki, yedi yaşındaki çocukları kaçırıp tecavüz eden, onunla da kalmayıp öldüren alçakları biliyoruz. Bu failleri de maalesef hapishanelerde et ile süt ile besliyoruz.
İktidar, muhalefet, ülkeyi yöneten kim varsa çıkartın idam yasasını. Biz bunları tartışacağımız yerde varsın onlar düşünsün. Bunu neden yapmazlar, idamı neden kaldırdılar buda ayrıca bir tartışma konusu olsa gerek.
Netice: Sadece bu istismar olayları değil, her gün içimizi acıtan başka olaylarla da karşılaşıyoruz. Adam caddeden geçerken ekmek kuyruğundaki masum bir vatandaşa bıçak vurup, ölümüne sebep olabiliyor. Yine bir başka şahıs, işine giden bir kadının çantasını alabilmek için onu yerlerde sürükleyebiliyor.
Sözün özü bunlar caydırıcı cezalar alabilse de suç işlemek bu kadar kolay olmasa diyorum. Vesselam.
İSLÂMA UZANAN DİLLER
