Eski adı Dedik yeni ismi Esenli kasabasında doğup büyür. Kendi halinde mütevazı bir yaşantıya sahiptir. Aynı zamanda Yozgat’lı iş adamı Bilal Şahin’in de büyük abisidir.
Doğuştan sakattır, lakabı da Kambur Hüsnüdür.
Zeki bir insandır. Konuşurken karşısında ki insanın bir şekilde açığını yakalar, zayıf yerinden vururdu. Aynı zamanda nüktedandır.
Köylerine Gelingüllü barajı yapılır ve arazileri istimlak edilir, köydeki gelir kaynaklar azalınca Yozgat merkeze yerleşir.
İstimlak parasıyla önce bir arsa, üzerinde 3 katlı müstakil bir ev yaptırır.
Evinin önünde bizim inşaat malzemeleri sattığımız bir ardiyemiz vardı. Yıllarca komşuluk ettik. Bu vesileyle kendisini yakinen tanıma imkânı buldum.
Her gün 1-2 sefer uğrar, hal hatır sorar, hikâyeler anlatır, bize nasihat de ederdi.
Bizde doğrusu kendisini çok severdik.
Bir gün meydana gelen bir trafik kazasında hanımını kaybeder. 2.ci kez evlenmek isteyerek kendine münasip bir eş arar arar durur.
Bir gün Salmanfakılı köyünden birinin kapısını çalar. Sinekkaydı tıraş olmuş, lacivert takım elbisesini giymiş, kambur yerlerini dümdüz etmişti. Gördüğümüzde karşımızda tığ gibi delikanlı bir Hüsnü amca gördüm. Bildiğimizin dışında yeni bir Hüsnü amca görmüştüm sanki.
Neticede karşılıklı tanışıp görüştüler. Güzel sözlerle kadını bir şekilde ikna etti. Kadının çocukları bu evliliğe karşı çıktılar ve iş olmadı.
Daha sonra Çorum İskilip’ten bir kadınla hayatını birleştirdi. 20 yılı aşkın birliktelikleri oldu.
İş yaptığımız ardiyemizin yerine yeni bir bina yapıldı. Kura ile evlerimiz belirlendi, evimizi teslim almaya, içini yaptırmaya karar verdik, eşimle birlikte.
Hüsnü amcanın evinin önünden geçerken selam verdim. Selamımı aldı, hiç tanımıyormuş gibi benim kim olduğumu sordu. Kendimi tanıttım. Şöyle bir irkildi “Ha evladım sen Ahmet Büyüksoy musun?” Dedi
Bende; “evet” dedim.
“Sen Topçu’lu çavuşun damadı mısın?”
Evet!
“Hayrola burada ne işiniz var?” diye sordu.
Bende: “Burada bir dairemiz var, hanımda ilk defa görecek. İçine ne yaptıracağımıza beraber karar vereceğiz” dedim.
Hüsnü amcanın nereden vuracağını bekliyordum.
“Bana bak evladım. Ahmet’im, bu yeni eve hangi hanımını taşıyacaksın demez mi?”
Hanım birden irkildi. Hüsnü amcayı bir süzdü, bende kendisine güldüm benim tek evli olduğumu biliyor ama birden vurdu bana. Merdivenleri tırmandık evin içine girdik. Kapıyı örttük.
Başladık içerde hanımla tartışmaya.
Hanım diyor ki: “Allah’tan kork, elin para gördü, zengin oldun, demek benden başka bir hanımın daha var öylemi?”
Yok dediysem de inanmadı yemin billah yarım saat evde kavga ettiğimizi hatırlıyorum.
Hanım bana inanmıyor. Hüsnü amca için “Babam gibi sakallı, saçlı bir adam durduk yere niye yalan söylesin. Var git öbür hanımını taze eve getir, ben çocuklarımı büyütürüm deyip tutturmaz mı?”
Hüsnü amca burada görüldüğü gibi “atınan arpayı” dövüştürürdü, akşam sabah beraber olduğumuz, soyumuzu sülalemizi bilen biri olarak, beni tanımaz rolünü oynadı. 2 evli olduğumu ima ederek hanımı inandırdı ve bizi kavga ettirdi.
Hüsnü Amcayı her gördüğümde bizi birbirimize düşürdüğünü söylerdim de kıs kıs gülerdi.
Hey gidi Hüsnü amca hey!
Hüsnü Amca artık aramızda değil. Rabbim rahmetiyle muamele etsin. Makamı âli olsun diyorum. Vesselam…
11 ARALIK 2020 CUMA