HÜRÜ EME 2

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Dün sizlere Çete lakaplı Hürü Eme’yi anlatmaya çalışmıştım. Hürü Eme anlatmakla bitmez. .
Köyümüzde hangi erkekle tartıştıysa, kavgaya tutuştuysa ilk hamleyi yapan o olurdu. Gözünü daldan budaktan hiç esirgemez, alabildiğine kavga eder, karşısındakini evire çevire döverdi.
Ayrıca köyümüze gelen misafir kim olursa olsun ona muhakkak bir latife yapar, sonunda da söverdi.

Muallim Mehmet Can köyümüze ilk defa öğretmen olarak atanmıştı. Benimde sınıf öğretmenimdi.
Bir gün evinin avlusunda çatal kapının önünde hanımıyla çay içerlerken oradan geçen Hürü Eme bunları görür. Üst komşudan bir kova su alır usulca dama çıkar bunların kafasına suyu döker, sigarasını yakıp beklemeye koyulur.
Neye uğradığını şaşıran öğretmen evden bir sopa alır etrafı kolaçan eder.
Çete, “Hayrola muallim efendi bu telaş niye” diye sorar. Muallim Mehmet, “Sanane be kadın” deyince Demirel’e sövdüğü gibi ona da ana avrat söver.
Muallim daha da sinirlenir. Muallimi tanıyan dostları bunun bir latife olduğunu söylerler ve işi tatlıya bağlarlar.
Böylelikle muallimi de sövmeye alıştırır.

Bir başka anekdot, 2 arkadaş gezerken dayımla Çete’nin ağız münakaşası yaptığını duyduk. Yolumuz oradan geçiyordu. Gidip bunları ayıralım da kavga etmesinler dedik. Çete’nin elinde iğde ağacından yapılmış bastonu vardı.
İhsan Dayı; ona hakaret ediyor, küfrediyor, galiz kelimeler sarf ediyordu. Dayımın yanına yaklaştım. “Tamam dayı yeter hadi buradan gidelim başın belaya girmesin” deyip koluna girdim.
Dayımın “Yeğenim bana bak, beni tutma bunun abadı sabadı belli olmaz, beni Gizir’in oğluna dönderir!” dediğini hatırlıyorum. Hiç kimsenin beklemediği bir anda Çete elindeki bastonu ile dayıma vurdu. Dayım kucağımda yere yığılı verdi. Hemen nefes aldırdık. Bir an da kaşının üstünde yumurta büyüklüğünde şişlik meydana geldi. Kendine gelemedi bir müddet.

Dayımın koluna girerek evine getirdik. Çete’nin elinden bastonunu aldırdı bir şekilde.
Hanımına bağırarak, “Hocanın kızı, hocanın kızı! Keserimi gönder” dedi. Eline keserini alarak kapının eşiğine oturdu ve Çete’nin bastonunu pırasa doğrar gibi küçük parçalara ayırdı. Çete’nin gıyabına küfürler savurdu.
Bize dönerek; “Ben size demedim mi? Bu kadın herkese böyle yapar haberi olmadan vurur ben bunu biliyordum” dedi.

Meğer daha sonradan öğrendiğimize göre köyümüzde yaşayan sığır çobanı Gizir’in oğlu lakaplı İhsan Ağa’yı bir yanlışından dolayı da arazi de tek başına yakalamış evire çevire onu da dövmüş hatta hastanelik ettiği de söyleniyor.

Bir başka dövdüğü erkek de Değirmenci Şakir Ağaydı. Aralarında kedi yüzünden kavga çıkmış. Onu da dövmüş ve mahkemelik olmuşlar.

Duruşma günü hâkim bakmış vaziyete. Mağduru erkek, sanığı kadın görünce önce şaşkınlıkla dinlemiş, birazda kadını koruyarak sizi sulh edeyim (barıştırayım) demiş.  Mağdur kabul etmeyince hâkim herhalde bu kadının aklı noksan, sayı saydırayım diye düşünmüş.
Hürü Eme’ye “1’den 50’ye kadar say kızım” demiş. O da başlamış saymaya; “bir, iki, otuz hakimin kıç.kıl.topuz” demiş.
Hâkim hem gülmüş hem de beraat vermiş.

 İşte bizim köylü Hürü Eme’nin hikâyesi de budur.
Yaşadığımız ömür nispetinde gün itibariyle ne iyilikler ne kötülükler gördük, yaşadık. İyi insanlar iyi atlara bindiler, gittiler de bir daha geri dönmediler. Bu Hürü Eme olur, bir başka kadın veya erkek olur hiç önemi yok.
Ölen dayıma, Hürü Eme’ye ve hikâyemizde adları geçen herkese Allah’tan gani gani rahmet diliyorum.

O güzel insanlar boş kubbede hoş bir seda bıraktılar da kulaklarımızda hala tazeliğini koruyorlar.
Maalesef bugünün gençleri o günleri yaşamadıkları için bu tür hatıralardan pek etkilenmiyorlar.
Vız gelip tırıs geçiyorlar, okuma gereği de duymuyorlar. Biz bu toplumda açlık gördük, sefalet gördük, yaya yürüdük, traktörler ve kamyonların üzerinde yük taşıdık.
Ekin biçtik, sığır güttük, hayvan otlattık, üzerimize şimşekler çaktı, yağmurlar yağdı, seller geldi, dereler geçit vermedi, saatlerce mahsur kaldık, sırılsıklam ıslandık ve kuruduk.

Bulduysak Çökelek, bulamadıysak yavan ekmek yedik. Pekmez ayran turşu ile karnımızı doyurduk ama onurumuzdan hiçbir zaman ödün vermedik.
Ham değildik.  Olayların içinde yoğurularak bugünlere geldik.  

Şimdi o günleri geride bıraktık. Günümüze şükrediyor, hamt ediyor, seviniyorum. Vesselam.

17 HAZİRAN 2022 CUMA

HÜRÜ EME 2
Giriş Yap

Merhaba Yozgat Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!