HEDİK YAPALIM MI?

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ağustos sonu, Eylül başı geldiğinde unutulmaya yüz tutan gelenek ve göreneklerimiz, öz kültürümüz göstermelik de olsa temsili olarak yâd ediliyor. Bazı il ve ilçe belediyelerimiz tarafından yerine hatırlatılıyor.

Anadolu köylerinde aileler bu aylarda buğdayları kaynatarak hedik yaparlardı. Pişme sonucu şişen ve yumuşayan buğday tanesine “hedik” denir. Elde edilene hedikten tekrar kurutularak yarma, bulgur, düğürcük gibi kışlık yiyecekler elde edilir.

Buğday özenle seçilir, genelde Sarı Bursa çeşidi tercih edilir. Büyük küpeli kazanlarda fokur fokur kaynatılır. Suyu içine çeken buğday tanecikleri iyice şişer ve şimdilerde sergi bezi dediğimiz büyük çullara serilirdi. Önce bu bezler üzerinde kurutulur daha sonra çuvallara doldurulurdu.

Kadınların bir araya gelerek soku denilen taşlar içinde ağaçtan yapılan tokmaklarla buğdayı döver, üzerindeki kabuklarından ayırırlardı.  Başka bir usulde seten denilen içi oyuk üzerinde kocaman değirmen taşı olan alete öküz, at veya eşek koşarak buğday hafif ıslatılır,  büyük değirmen taşı üzerinde saatlerce döndürülür. Buğday kabuğu buğdaydan ayrılır. Tekrar sergi serilir, kurtulduktan sonra ekmek tahtaları üzerinde tek tek içindeki taş, kum, yabani ot tohumları varsa ayrılır.
Bundan sonraki aşamada bulgur olmaya hazır hala gelir. Küçük ölçekli bulgur değirmenlerinde öğütülür, en küçüğü düğürcük biraz irisi ise bulgur olarak itinalı bir şekilde çuvallanır, kışlık hazın olarak kilerdeki yerlerini alırdı.

Bulgur deyip de geçmeyin Anadolu insanının ekmeklik undan sonra en çok önem verdiği gıdalarımızdan biridir bulgur ve düğürcük.

40-50 yıl önce bizim Yozgat köylerinde aileler bir arada kalabalık bir şekilde yaşarlardı. Bugünkü gibi et, ekmek, sebze bol değildi. Herkes tarlasını az miktarda ihtiyacı kadar ekerdi.

Yaz meyvesi ayrı, kış meyvesi ayrı olarak yenilirdi. Kışa hazırlık olarak da bulgur, düğürcük, yarma, tarhana, turşu, pekmez, çalma gibi erzaklar stoklanırdı. Nüfus sayısına göre önce un öğütülür, sonrada bulgur yapılırdı. 40-60 şinik arasında bulgur yapanları bilirim.

Köy şartlarında en zengin bile hemen hemen her gün bulgur pilavı, yufka ekmek, turşu, pekmez ile karnını doyururdu.
Köyümüzde nüfuslu bir ailenin hanımı vefat eder. İkinci hanımını alır. Yeni hanımı zengin bir aileye gelin geldim, evin ablası olurum diye düşünür kendi kendine. Bir kaç hafta sonunda bakar ki evde her gün koca bir kazan bulgur pilavı pişiriliyor ve bitene kadar yeniyor.

Zengin eve gelin gelen hanım birileriyle dertleşirken “Amaaaan! Böyle zenginlik şöyle dursun, ben ömrümde bu kadar bulgur yiyen bir ev daha görmedim. Adamlar durmadan çuvallar ile bulgur yapmışlar, bir kış boyu akşam sabah bulgur pişirip yiyorlar. Ne et, ne ekmek biliyorlar.” dediği dillerde dolaşır hala.
Gerçekten Yozgat civarında yaşayıp da bulgurla büyümedim diyen kimse yoktur. Bizim aslımızda koyun, bulgur, pekmez, turşu, yoğurt, süt vazgeçilmezlerimizdir.

Ahir kelam, bugün köylerimizde aileler kalabalık şekilde yaşamlarını sürdürmüyorlar. Kazan kazan hedik yapıp bulgur kaynatmıyorlar, akşam sabahta bulgur tüketmiyorlar. Günümüzde bu işlerde fabrikalaştı. Ne sarıbursa kaldı ne de boz buğday. Artık itinalı bir şekilde bulgur yapılıp sofralarımıza konulmuyor. Köylü bile bulgur ihtiyacını şehirdeki marketlerden karşılıyor. Belediyelerde eşek ölmesin hatır kalmasın diye zaman zaman bu geleneklerimizi yaşatmaya çalışıyorlar diyorum. Vesselam…

24 AĞUSTOS 2022 ÇARŞAMBA

HEDİK YAPALIM MI?
Giriş Yap

Merhaba Yozgat Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!