19,1851$% 0.06
20,9227€% -0.14
23,7691£% -0.28
1.219,35%-0,10
2.014,00%-0,15
534506฿%-2.49347
Kelimeler düşüncenin yapı taşlarını teşkil eder. Düşünceler ise, kelimelerle oluşturulmuş, eşya, nesneyi ve dünyayı anlayıp algılama, ifadelendirme ve anlamlandırma çabamızın analiz ve sentezlerinden oluşur.
Bunun için hayatın her aşamasını sürekli bir öğrenme ve anlama haline dönüştürmek gerekiyor. İnsan zekası öğrendikçe gelişme ve genişleme özelliğine sahip. Bu gelişim için de öğrenmeyi sürekli hale getirecek bir zihni terbiye oluşturmak gerekiyor.
Yapılan bir araştırmaya göre:
‘’Senede 6 milyon kelime civarında okuyan öğrencilerle yapılan anlama testlerinde başarı düzeyi % 95’in üzerinde olurken, 600.000 kelime civarında okuyan öğrenciler aynı anlama testlerinde % 45 civarında başarılı olmaktadırlar’’
Bu sonuçlar daha çok okuyan, kelime dağarcığı daha gelişmiş/genişlemiş öğrencinin anlama ve çözümleme konusunda daha başarılı olduğunu göstermektedir. Geniş kelime hazinesi daha geniş düşünme ve daha yüksek bir kavrayış alanı sağlamaktadır. Bu durumda da, daha genişleyen kelime haznesine giden yolları geliştiren metotları devreye koymak gerekiyor.
Bunun da en etkili yollarından birisi ÇOKLU ÖĞRENME’dir.
Çoklu öğrenme zihni faaliyetleri belli bir metodoloji ile sürekli hale getirme ameliyesidir. Her öğrenme başlığı, ders ya da konuyu işlerken o konuyu daha derinlemesine anlayıp, etraflıca kavramaya yardım edecek anahtar ya da etiket kavramlar oluşturmakla çoklu öğrenme yolları oluşturulur. Zihnimiz, alakadar konularla ilişki ve irtibat kurarak daha geniş öğrenme alanları oluşturup, o mesele ya da konunun daha kolay anlaşılmasını sağlar. Bu alan genişledikçe zihin ve öğrenme alanlarımız daha kolay etiket kavramlar oluşturmaya başlar.
Akıl yürütme, sentez ve analizler yaparak öğrenmeyi sürekli, düzenli ve metodik olarak ve bir zihin terbiyesi haline getirdiğimiz bu metoda ÇOKLU ÖĞRENME denir.
Klasik sistemimizde bunun bir benzerine tahkik metodu deniliyordu. Bir ‘meselenin künhüne vakıf’ olmak da diyebileceğimiz bu öğrenme metodu teferruatlı/ayrıntılı/detaylı öğrenmenin adıdır diyebiliriz.
Çoklu öğrenme zihin, fikir, davranış ve kelimelerle bir yaşama biçimine dönüşme halinin adıdır. İyimser bir kanaat oluşturmak ilk adımdır. Alıcılarını ve algılarını sürekli açık tutmak ise bu metodu geliştiren ikinci adımdır. Kati ve kavi bir öğrenme iradesi bu metotla her bireyi sonuca götürür. Bu da üçüncü adımdır. Buna diriltici bir ruhu yani motivasyonu da ekleyelim…
Çoklu öğrenmede bazen bir kavramı, bazen bir kelimeyi, kimi zaman bir ilmi meseleyi, bazen de bir siyasi meseleye dair başlığı etiket alanı yapabiliriz. Hatta kimi zaman matematiği, bazen bir bilim teorisini, zaman zamanda bir teknolojik gelişmeyi çoklu öğrenme konusu yaptığımızda olur.
Çoklu öğrenme yerine her meselede ilk görülen ya da bize gösterilen kadarı ile yetinirsek yaptığımız tüm iş herhangi bir eşyanın kullanma kılavuzunu okuyup o eşyayı kullanabilme becerisi kazanmaktan öteye geçemez. Ya da bir ilacın tüketim yazısından anlaşılandan daha fazla bir şey anlayamayız, tüm olanlardan. Anlayan, anlamlandıran, ifade ve teori üreten olamayız. Sadece tüketen, tabi olan, yönetilen, konulmuş kurallara uyan, kontrol edilen oluruz.
Oysa varlık ve yaşayış nedenimiz bizden daha fazlasını ister. Hayatı, eşya ve hadiseleri daha anlamlı okumalara tabi tutmak, aklımızı kullanarak özgün ve orijinal düşünceler üretip, yeryüzünün imarına medeniyet perspektifimizden pencereler açmayı ister.
Çoklu öğrenme işte bu alana giden yollar açar, köprüler kurar. Bir yönüyle bu alanı keşfedecek zihinler inşa eder.
Çoklu öğrenme kelime hazinesi/kelime kadrosu/vokabüler dediğimiz dağarcık alanlarımızı olağanüstü geliştirir.
Çoklu öğrenme ile birlikte analitik çalışan zihin, her meseleyi bir tahlile tabi tutma kabiliyeti, bir davranış ve zihin terbiyesi şeklinde gelişir.
Kıyas ve hüküm çıkarma/yargı deveye girer.
Her öğrenilen yeni bilgi, zihnimizde bir yeni kıyas ve yargı alanı oluşturur. Bu yolla ortak toplumsal mirası geliştirerek gelecek nesillere aktarmanın yolu açılır.
Düşünce gelişir.
Meseleleri kavrayışımız basitleşir.
Aile, muhit, okul, ebeveyn gibi değer ve kavramlar çatışmaya girmeden daha ilmi yollarla sükunet ve muhabbetle inşa edilir.
Toplumsal akıl daha çok devreye girer.
Ortak düşünme ve toplumsal kesişim alanları artar.
Yeni öğrenme alanları inşa ederek, hayat yolculuğumuzu daha anlamlı ve verimli bir çerçeveye oturturuz.
Eşyayı, olayları, dünyayı, çevremizi anlama ve anlamlandırma çabamız ve hayat yolculuğumuz basitleştirilmiş, düzenli bir düşünce yürüyüşü halini alır. Bu durum yakın zamana kadar ‘usuletle ve suhuletle’ şeklinde de ifade edilirdi.
Ele aldığımız mesele doğrudan bir ilim/bilim konusu ise; çoklu öğrenme başlıklarımızı öncelikle belagat dediğimiz o alanın kavramları, terimleri ve birimleri oluşturmalı. Ancak bu şekilde söylenenleri anlar, bir kıyas ve bir hükme varabiliriz. Bu yolla uygulamacı bireyler haline gelebiliriz.
Sonrasında o meselenin etik/ahlâk/adap/erkân diyebileceğimiz bize yol rehberliği yapacak kurallarını öğrenmeli. Klasik sistemimizin adab-ı muaşeret dediği ve bize bu meselede neyin yararlı, neyin zararlı olduğunu anlatacak kuralları öğrenmek gerekir. Bu kısım bizim aynı zamanda bir ölçü gözetmemiz gereken sınırları belirler.
O bilim konusu ya da meselenin çevre/zaman/mekan ilişkisini öğrenmek de çoklu öğrenme alanına dahildir. Çağa ve kimliğimize ait ilimlerle irtibatını kurmalı.
İslam’ın Rehberliğinde Bilgiden Bilince