GELİNCİĞİ ÖLDÜRMEYELİM…

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Son yıllarda dünyada meydana gelen ekonomik kriz süzülerek ülkemize, sonradan da Yozgat’a sirayet etti. Başlangıçta Yozgatlı her zaman ki gibi bu işte de maalesef önlemini alamayarak krize yakalandı.

Kriz, çıktıktan iki yıl sonra Yozgat’ı hallaç pamuğu gibi savurup yerden yere vurdu. Kepenkler kapandı. İflas edenler, akabinde işsiz kalanlar, çareyi göç etmekte buldular. Yozgat’taki esnaflar, tüccarlar ve işletme sahipleri eski alışkanlıklarını devam ettirerek dünyada neler oluyor? Ülkemizde neler oluyor? Komşu vilayetlerimizde, çevremizde neler oluyor? Maalesef bakma gereği bile duymadılar.

 Yozgatlılar dededen, babadan kalma bir takım yöntemlerle esnaflığı ve tüccarlığı yürütürüm sandılar. Değişen teknoloji ile birlikte, gelişen ekonomik kalkınmanın artık babadan gördüğümüz usullerle olamayacağını, dünyadaki ve ülkemizdeki gelişmiş, milli geliri artmış illerimizdeki gibi izdivaçlarla büyük sermayelerle, bunun yanında da yetişmiş kadrolarla mümkün olacağını anlamadılar, anlama gereği de duymadılar.

 Oysaki ekonomide küçük olsun benim olsun devri bitmişti. Ekonomik krizde ayakta durmanın şartlarından birinin de ortaklık kültürünü geliştirmekten geçtiğini bilmeliydik. Devletimizin küçük esnafa sağladığı, zaman zaman da kol kanat gerdiği Kobiler tarafından oluşabilecek fırsatların değerlendirilmesi ve birleşerek rekabet gücünün artırılması gerekiyordu.

Dünyanın sürekli değişim içinde olduğunu ve ekonomi kuruluşlarının da bu değişime ayak uydurmaları gerektiğini bilmeliydik.

Çok manidar bulduğum bir Alman Atasözü vardır. ‘Yenilenmeyen yenilir…’ cümlesiyle başlayan. Başarının sırrının kurumsallaşma ve ortaklık kültürünün geliştirilmesinden geçtiğini anlamalıydık. Maalesef, Yozgat’ta ortaklık kültürü zayıflamış, hatta suya düşmüştür. Yozgat’ta şirketler küresel değil, yöresel kalıyor. Hâkim olan ‘küçük olsun, benim olsun’ anlayışı şirketlerin zaman içerisinde eriyip gitmesine neden olmuştur.

 Ne yazık ki ülkemizde 2. ve 3. kuşağa geçen şirket sayısı parmakla sayılacak kadar azdır. Hatta Yozgat’ımız da hemen hemen hiç yoktur. Gel de şu meşhur gelincik hikâyesini anlatma. Çünkü hikâye motamot Yozgat’ın ekonomiye bakış tarzını anlatıyor.

“Sansar büyüklüğünde Gelincik isimli (Malbekçisi de denen) hayvanı evcilleştiren bir hanım, bir gün eve geldiğinde hayvanın her tarafında kan olduğunu görür. Telaşla yavrusuna bakar. Onun da göğsünde ve yüzünde kan lekeleri vardır. Gelinciğin yavrusuna zarar verdiğini düşünen kadın zaten kan emicilerden olan bu hayvanı oracıkta öldürür. Sonra yavrusuna sarılır. Bir de bakar ki yavrusunda hiçbir şey yoktur. Ancak yavrusunun yanı başında ölü bir yılan yatmaktadır.  Kadın o anlar ki Gelincik aslında yavrusuna zarar vermek üzere olan yılanı öldürmüştür.  Her şeyi anlar ama iş işten geçmiştir.

Âhirkelâm bizde Yozgatlılar olarak kurduğumuz birliktelikleri, sermaye birikimini, kalkınmayı sürdüreceğimiz yerde bileden yılan dururken gelincikleri öldürüyoruz diyorum.

VESSELAM…

1 OCAK 2009 PERŞEMBE 

GELİNCİĞİ ÖLDÜRMEYELİM…
Giriş Yap

Merhaba Yozgat Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!