19,1484$% 0.15
20,8150€% 0.29
23,6527£% -0.1
1.209,38%-0,31
2.000,00%-0,79
฿%
Yaz aylarının gelmesiyle cümbüş başladı.
Bugünlerde şehir merkezlerinde, yer yer cadde ortalarında, düğün salonlarında ve köylerimizde gece gündüz müzik sesleri yankılanıyor.
Şöyle bir geçmişe dönüp baktığımızda bu yapılanlar bana düğüne benzemiyor gibi geliyor. Gençler önce değişik ortamlarda tanışıyorlar. Telefonda bir süre flört ettikten sonra nikâh masasına oturuyorlar. Arkasından da düğünleri yapılıyor.
Anne, baba ve ebeveynler devre dışı tabi. İlk önce bilmeleri gerekirken maalesef en son duyan oluyorlar. Anneye babaya sadece düğünün faturası kalıyor.
Baba elinde kart dolu bir poşet kapı kapı düğün davetiyelerini dağıtır. Düğün kartlarındaki bir kaç enteresan nota şahit olmuştum; “Halanızı unutturan Allah, borcunuz olan çeyrek altını unutturmaz inşallah”, “mutfak eşyasına ihtiyacımız yoktur” vb. gibi.
Ailelerin çoğu gelinlerinin elinden bir bardak su bile içemiyor.
İstisnalar hariç tabi.
Aslında örf, adet ve geleneklerimizde babaların kart dağıttığı vaki değildir. Bu tür hizmetleri eş, dost yakın akrabalar yaparlardı. Genellikle düğünler perşembeden başlar Pazar günü biterdi. Belli saatlere tahsis edilmezdi. Erkek kadın bir arada bulunmaz kadınlar kendi aralarında adetlerini yerine getirirlerdi.
Erkek gençlerde damadı aralarına alırlar ayrı bir odada düğün bitene kadar damatla beraber olurlar, onlarda kendilerince adetlerini yerine getirirlerdi.
Düğünlerimiz camide mevlit ile başlar üç gün boyunca yemekler yenir, dualar okunur, odalarda yarenlikler yapılır, dostlar buluşur, hasret giderilir, imamların duası ile damada kına yakılarak salavatlarla biter.
Köylerde davul ve zurna eşliğinde edep dâhilinde gece gündüz halaylar çekilirdi.
Halay esnasında ezan okunurken saygı gereği halay durur ezan bittikten sonra tekrar başlardı.
Hey ha’te hey hat!
Dam başlarında ve münasip yerlerde çekilen halaylar ve arada söylenen türküler hâlâ kulağımızda çınlıyor.
Kırık sokulum Thomas Haydar’ın zurnasıyla eşlik ettiği İdris’in Hacı veya Behçet’in Mehmet yanık sesleriyle söyledikleri ağırlama arasındaki şu sözler gerçekten kayda değerdi;
“Yozgat yolu karm’ola, Minaresi dar m’ola;
Hapislere af gelmiş Acep aslı var m’ola
Engin’e de deli gönül engine şimdi rağbet güzelinen zengine
Zenginisen hatırını sayarlar Fakirisen dış gapıdan govarlar”.
Şimdi günümüze gelince ne uyum kaldı ne ahenk.
Ne gelene,k ne görenek.
“Dam başında saksağan vur beline kazmayı”.
Düğün salonlarına gelince alabildiğine kadar yüksek sesle müzik kız, oğlan karışık, gürültüden aynı masadaki aileler birbirleriyle konuşamıyorlar muhabbet bile edemiyorlar.
Ve daha söylenecek nice şeyler…
Tarihî gelenek ve göreneklerimiz, örf ve ananelerimiz yaşatılsın, düğünlerimizde bu minvalde yapılsın unutmayalım unutturmayalım diyorum.
Vesselam…
29 TEMMUZ 2019 PAZARTESİ
KOLTUK TATLI GELİYOR NE DİYELİM