GEÇMİŞİN GÜZELLİKLERİ

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Geçtiğimiz günlerde kaleme aldığım “Köyümüzü Özlüyoruz” başlıklı yazımız oldukça sevildi. Bugün de bu konuya müsaadelerinizle devam etmek istiyorum.
Köyümüze geri dönelim.
Analı babalı, bol çocuklu, dedeli, nineli evlerimiz vardı. Kerpiçten veya taştan yapılmış üzeri ağaç kaplamalı dam evlerde bir arada otururduk. Çatıyı, kiremiti kimse bilmezdi. Evler genelde arka kısımları toprağa gömülü, üç tarafı avluyla çevrili olurdu.
Birçok aile babanın dirayetinde kalabalık bir şekilde bu evlerde yaşardı. Örneğin bir babanın beş tane oğlu, üç kızı var. Kızlar gelin gider, oğlanları da evlendirip aynı evde birlikte yaşarlardı. Ayrı kazan kaynamazdı. Bütün aile fertleri tarlada, bağda, bahçede beraberce çalışır kazanç ise babada ya da dedede birikirdi.
Dede ile oğullar bir arada bazen on, bazen yirmi, bazen de elli nüfusun bir arada yaşadığı olurdu. Dede çocukların ellerinden tutar, camiye götürür. Nine elektriğin, telefonun, televizyonun olmadığı uzun kış gecelerinde hikâyeler anlatırdı. Dede dışarıda, nine de evde reisti.
Her evde, kiler denilen, kapalı, penceresi olmayan odalar vardı. Yazın soğuk, kışın serin olan bu yerler buzdolabı görevi görürdü. Hazırlanan erzaklar; turşu, pekmez, bulgur, düğürcük, mercimek, nohut, yağ, peynir, çökelek undan yapılan erişte, mantı vb. ürünler buradalar da muhafaza edilirdi. Bir hayvan öldüğü zaman etini kavururlar, sızgıt yaparak büyük tekerlek halinde tavana asarlar, yapılan her yemeğin içine de muhakkak ondan koyarlardı. Katı yağ kullanmazlardı, Ayçiçek yağı da zaten yoktu. Tereyağından kışlık yağ yaparlar. Büyük külek dediğimiz kaplarda saklanır, ihtiyaç oldukça kullanılırdı. Hayvansal ürünler olmazsa olmazlardandı.
Nine mutfak çavuşu gibi yemekleri ayarlar, büyük kazanlarda mevsimine göre pişirirdi. Örneğin ilkbaharda madımak, yaz ortalarında patlıcan içine bir de gezen tavuk kesildi mi yemede yanında yat. Bulgur pilavı her dönemin vazgeçilmeziydi. Ayran, yoğurt her sofrada olurdu. Kış aylarında ise arabaşılar dökülür toplu bir şekilde beraberce yenirdi. Bulama çorbası, kesme aşı, un çorbası, sütlaç, herle, omaç, köremez, tandırda yapılan yufka ekmek ve selegötü çöreklerle beraber tüketilirdi.
Ailede saygı sevgi esastı. Büyüklerin oturduğu yere küçükler oturmazdı. Genelde baba ve dedeler köy odalarında kalırlar, yemekleri oraya gönderilir, gelen misafirle birlikte yenirdi. Haddizatında gerçek huzur ve bereket o günlerdeydi.
Sonrasında evin temel direkleri bir bir yıkıldı. Herkes nefsine hoş gelen bir yaşam tarzını seçti de birlik beraberlik, vefa, sevgi, saygı yok edildi.
Bugüne geldiğimizde koca koca apartman daireleri, teraslar, çift katlı altı yedi odalı evler yapıldı ama dışı çok güzel olsa da içinde kimse olmayan bir hale geldi. En fazla iki üç çocuğun olduğu evler de çocuklarda okumaya gidince anne babalar tek başına bir Köroğlu bir Ayvaz kalıyorlar.
Artık evin gelin hanımı kaynanayla, kayınpederle bir arada yaşamayı istemiyor. Sevgili oğlanlarında işine geliyor bu durum. Genelde 3+1, 4+1 evlerde anne baba yalnızlığa terkedilmiş halde, kendileri pişirip kendileri yiyorlar. Birinin ölümü halinde de hayatta kalan kişi ne oğlanın ne kızın yanına sığabiliyor. Huzurevleri onları bekliyor. Evlatlarda ya bunu büyük bir iştiyakla yerine getiriyorlar ya da evlerin küçük odalarına ihtiyar, yaşlı, yardıma muhtaç ebeveynlerini kapatıp mahkûm ediyorlar. Dahası pek çoğu doğup büyüdüğü, emek verdiği evlerinde huzur içinde ölmek yerine hastane odalarında hayata gözlerini kapıyorlar.
Toplum öyle bir yere geldi ki herkesin kendine yeter bir işi, aşı, derdi var. Gerçek bu mu? Hayır hayır!
Peygamberimiz (s.a.s.) bir hadisi şerifinde yaşlı ana ve babalara ilgi gösterilmesini buyuruyor. İlgi göstermeyen, onları tanımayanlara da “burnu yere sürülsün” diyor.
Netice: Cennet arıyorsa evlatlar önce evinin salonuna baksınlar. Bir evde ana baba ile birlikte yaşıyorlarsa ne mutlu onlara. O evde cennete açılan bir kapı var demektir. Anne babasıyla bir arada beraber yaşayan bir evlat cenneti kazanamıyorsa ona yazıklar olsun diyorum. Vesselam.

GEÇMİŞİN GÜZELLİKLERİ
Giriş Yap

Merhaba Yozgat Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!