GARALİ’NİN HACI

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Topçu Köyü’nde Garali’nin veya Ulliye’nin Hacı lakaplı Ahmet Kızılay kayışı koparanlardan sadece biri. 
Bir ailenin tek erkek çocuğudur. Sorumsuz büyümüştür. Askerlikten sonra ilk evliliğini yapar. Bir anası, bir de analığı vardır. Evin idaresini analığı Safiye Kadın üstlenmiştir. Hacı sadece gezer.
Türkiye’de ayağının değmediği bir yer hemen hemen yoktur. Para kazanmayı bilmez. Rastgele yük kamyonlarına yardım eder, sonucunda da il il dolaşır. Bu şekilde günlerini, aylarını evden uzak geçirir.

Yediği, içtiği, gördüğü yanına kârdır. Çok zekidir. Gördüğünü unutmaz. Araç plakalarını ezbere bilir. Gittiği sinema filmlerini bulunduğu ortamlarda anlatır. Bu şekilde aylarını evden uzak geçirir.

    Gel zaman olur, birinci hanımı ayrılır ve onu ikinci bir hanımla evlendirirler. Safiye Kadının amacı onu frenlemektir. O da az da olsa çalışır, evine gider. Fırsat bulduğu anda ise yine günlerce bir yerlere kaçar. Hani derler ya, yılan kabuk değiştirir lakin huyunu değiştirmez. Hacı da böyledir.
Bu kez eline büyük bir balta alır, odunculuk yapar. 
Kapı kapı dolaşır. Bir ton odunu bir günde kırar. Dal budak demez. En zor kütükleri bile balta, çivi ve balyozla parçalar.
Şimdilerde yaşı 75’lere dayandı. Yorgun, bitkin olmasına rağmen gezmeye yine devam ediyor. Bu kez yolculukları iller arası değil, sadece köyden şehre şeklindedir. Kar kış demez, çat ayazlarda yola iner. İlk gelen arabaya biner, otostop yapar kimseye de para vermez. Acıyıp alırlar arabalarına. 

Onu tanıyanlar şaka yaparlar. “Hangi araçla geldin Yozgat’a?” “Garali’nin Hacı’nın arabasıyla” der. Gerekli gereksiz konuşur. Bir lafı anlatır, sonra bir daha anlatır, oradan başka bir mevzuya geçer.  Görenler ona bir şeyler sorarlar, anında cevap verir.

    Akrabası olan Fahri Maraş, köyümüzde ilkokul müdürüdür. Sohbet ederlerken, Hacı; “Dayı, bu köyde 3 tane kitapsız var. Onlar kim biliyor musun?” diye sorar. Fahri Hoca kimdir deyince; “Biri Abdullah Karatekin Dayım, bir diğeri Alaaddin Maraş Dayım. Üçüncüsü de sen Fahri Maraş Dayım” der.

Anarşinin kol gezdiği bir dönemde, yıl 1971 İsrail Başkonsolosu Elsa Elrom’u kaçırırlar. Ülke de sıkıyönetim ilan edilir, sokağa çıkma yasağı konulur. Hacı İstanbul’da tanıdığı bir arkadaşının yanında bekâr evindedir.  Kimliğinin olup olmadığını sorarlar ancak ne gezer. Yok deyince, başları belaya girmesin diye evden gitmesini isterler. Hacı sokağa çıkar. Hacı’yı biraz sonra devriyeler yakalar. Kimliği olmadığı için araca alırlar. Hacı’nın kayışı koparanlardan biri olduğunu anlarlar.
Komiser sorar. “Nerelisin?”
“Yozgatlıyım.” 
“Yozgat’tan böyle adam çıkar mı?” derler. Bir şamar atarlar. Bizimki danalar gibi bağırır. Baksalar ki meczup birine benziyor. Burada bir yakınının olup olmadığını sorarlar.
“Emmimin kızı Elmas var.” Diye cevap verir Hacı.
“Nerede oturur.”
“Şirinevler’de, az ileride.”
Hem döverler, hem acırlar ona. Elmas Hanımın gecesin bir yarısı kapısını çalarlar. Bu şahsı tanıyıp tanımadığını sorarlar. Elmas Hanımda bakar ağzı burnu kan içinde,  içeri alır yorgun bitkin bir vaziyette olan amcasının oğlunu.
“Emmioğlu bu hal nedir?” diye sorar.
“Elmas Bacı b…nu yeyim, ocağına düştüm, bana bir şey sorma İşte halimi görüyorsun.”
Hacıyı o gece misafir ederler. Ertesi gün yaya olarak,  Yozgat’a gelecektir.
Devamı yarın… Vesselam

Vesselam…

28 OCAK 2022 CUMA

GARALİ’NİN HACI
Giriş Yap

Merhaba Yozgat Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!