2020 bütçe görüşmeleri sırasında muhalefetin tarımda büyük bir çöküşün yaşandığına dair gelen eleştirilerini Bakan Bekir Pakdemirli: “Her sektör genel konjoktürten ne kadar etkileniyorsa tarım sektörü de o kadar etkileniyor. Çok güzel ve iyi bir zamanda bakanlık görevini devralmadık” şeklinde cevapladı.
Milletvekillerinin eleştiri ve sorularını yanıtlayan Pakdemirli, tarımda hiçbir şeyin güllük gülistanlık olmadığını belirterek, “İşler muhalefetin anlattığı kadar da kötü değil” diye ekledi.
Muhalefetin bakanlığı teşvik etmesi gerektiğini ancak bunu yapmadığını söyleyen Pakdemirli, “‘Hadi şunu da yapalım’ diyebilmeniz lazım. Birçok şeyin aslında tahmin ettiğinizin ötesinde basit cevapları olabiliyor” demişti.
Peki! Şimdi adama sormazlar mı?
“İyi bir zamanda belki bakanlık görevini devralmadık” derken aslında enkaz devraldım demek istiyorsun.
Soralım “kötü zaman hangisi?”
Demezler mi enden önceki bakan
Saadet Partili miydi?
İyi Partili miydi?
Yoksa Cumhuriyet Halk Partili miydi?
Devir aldığın bakan koltuğunda AK Partili diğer bir bakanı oturmuyor muydu?
Bugüne kadar şahsınıza, partinize, bürokratlarınıza, başında bulunduğunuz bakanlığa kim, ne zaman hangi tavsiyelerde bulundu ise bunların hepsi mi yanlıştı?
Hiç doğruları yok muydu?
Hepsini elinizin tersiyle ittiniz.
Telkinlere, tavsiyelere hiç değer verdiniz mi?
Mesela Çifti Kayıt Sisteminde, her yıl milyonlarca dosya hazırlanıyor, muhtarlar onaylıyor, ihtiyar heyetleri imzalıyor.
Müdürlüklerde dosya başı paralar alıyor, bir sürü zahmet, gel git, evrak, dosya, İsraf, israf, gene israf.
Bunu el birliği ile kaldırsanız da üreticinin sattığı mahsule prim verseniz yerinde olmaz mı? Ya da çiftçinin girdi maliyetleri düşürseniz olmaz mı?
Yatlara verilen ucuz mazot gibi üretim yapan çiftçiye de aynı haklar tanınsa olmaz mı?
Alın size tavsiye.
Ne dosya, ne kâğıt, ne kalem, ne evrak, ne de zahmet.
Bakanlığın yapması gereken buna benzer organizasyonlar ve denetimler yerinde ve zamanın da yapılmalıdır.
Birilerini suçlayarak, doğruları bulacağınızı mı zannediyorsunuz?
Dünyada kendi kendine yeten yedi ülkeden biri olan ülkemiz; buğday ambarı olan İç Anadolu bölgemiz; hele de Yozgat’ımız, mahsulünü koyacak ambar bulamazken, ofisler naylon örtüler altına çiftçinin mahsulünü stok ederlerdi. Hatta kendi araziler kifayet etmez vatandaşın arsalarını kiralarlardı.
Maalesef bugün ofis ambarlarımız boş, içinde fareler cirit atıyor.
Koskoca tarım ülkesinin bugünkü geldiği durum budur.
60 bin civarında memuru olan Tarım Bakanlığımız, 40’dan fazla ziraat fakültemiz, 50 binden fazla ziraat mühendisimiz, bir o kadar da veterinerimiz var, ziraat mühendisimizi tarlada göremiyoruz, baytarımızı ahırlarda göremediğimiz gibi.
Hâl böyle olunca;
Sırplardan et,
Bulgarlardan saman,
Ruslardan buğday alırız diyorum.
Vesselam…
18 KASIM 2019 PAZARTESİ