Düşlerimize giren, bir zamanlar bizleri uykularımızdan eden…
Kirlenmemiş ve masum bakışlarımızın büyülediği o dönemler…
Her gün kirlenen dünyada, yerini hatıralara bırakan o anlam dolu günler…
Dört duvar arasında yaşanır mı? Acep bilemem…
Ailelerimizin arife günü minik ellerimizden tutarak, çarşıda pazarda bizlere düşen paydan alımlığımıza sevinçle koşmak mıydı?
Bayramlara tutkuyu yükleyen…
Çocukluğun verdiği geçici bir heves mi? Sabah olunca öpülecek eller listesiyle, şeker ve harçlık peşinde sağa sola anlamsızca koşuştuğumuz o dönemler şimdi neredeler?
Sade bakışlar arasında, yaşlar ilerledikçe bayramın ifadesini değiştiren etkenler, içten içe çürütüyor, yüreğimizi adeta yerinden koparıyor.
Bayramlara o yüce anlamı yükleyenler, şimdi neredeler?
Esas olan etkenler şimdi neden yabana atılıyor. Ahlakımız, kültürümüz, ananemiz, örfümüz neden birer birer yok oluyor?
Neslimize hatıralardan öte, saf ve anlam dolu o günleri öğretmenin, teşvik etmenin, sizce de zamanı geçmiyor mu? “Bayramlardan nefret ediyorum” sözcükleri kulaklarımızda yankılanırken yüreklerimiz sızlamıyor mu?
Bu günler tam zamanı değil midir?
Bayramların bir amacı bir gayesi olmayacak mı?
Özellikle, Kurban Bayramında amaç, kurban kesip, et yemek mi? olmalı…
Büyüklerin, eşin, dostun, gönlüne girerek, küskünleri barıştırıp, yetimleri yoksulları doyurmak. Bayramları, bayram yapan nitelikleri, anlamlarını gönlümüzde taşımak esaslı ifadelerimiz değil midir?
Dünyada yaşanan onca karamsarlık içerisinde, hayata anlamsız bir şekilde sarılan, masum insanların bu güzellikleri yaşamalarına hakkı yok mu? Yaşatmalıyız! Eşimizle, dostumuzla, olanıyla, olmayanıyla, sadece bayramlara has da olsa paylaşmalıyız…
Maddiyatı da, maneviyatı da, en güzel duyguları da paylaşmalıyız.
Açları, açıkta kalanları doyurmalıyız…
Yüzleri, gönülleri güldürmeliyiz…
Bayramlar hayatımızda, sadece çocukluğumuzda kalan o masum ifadeler olarak kalmamalı!
Ailemiz artık bizlere çarşı pazardan bayramlık almıyor, eşimiz dostumuz şeker ve harçlık dağıtmıyorsa, bu bayramı yaşamaya ve yaşatmaya hakkımız olmayacak mı?
Bizim çocukluğumuzda nasıl, anılar taze ve canlı bir şekilde yüreğimizde yaşıyorsa, tüm bu etkileri çocuklarımızla paylaşmamız, bu duyguları onlara da yüklememiz bizlerin boynumuzun borcu olsa gerek!
O güzellikleri onlara da yaşatmak adına, elimizden gelen tüm gayreti, en iyi şekilde sergilemek zorunluluğunu taşımalıyız. Bizim sıkılarak gitmediğimiz, eşimiz, dostumuz ve akrabalarımıza, bizim çocuklarımız hiçbir zaman gitmeyecek ve kültürümüzden her gün bir adım daha uzaklaşmış olacaklardır.
Merhumlarımızın kabirlerini ziyaret etmekten yoksun kaldığımız, bu çirkin yaşantı içerisinde, bizden sonraki neslimiz, aynı şekilde bizleri de ziyarete gelmeyecek ve arkamızdan bir Fatiha dahi okumayacaklardır. Neslimize verebileceğimiz en güzel hissiyatlar ve yönlendirmeler başlıca bu özel günler içerisinde gerçekleştirilmelidir.
Bu duygu ve düşünceler eşliğinde, Kurban Bayramının öncelikle milletimize, ulusumuza ve de insanlığa hayırlar getirmesini diliyorum.
Kardeşliğin doğduğu, sevgilerin birleştiği, belki durgun, belki yorgun, yine de mutlu, yine de umutlu, yine de sevgi dolu nice bayramlar geçirmenizi temenni ediyorum.
Bayramınız Mübarek Olsun!