ENDİŞE ETMEDEN ÇALIŞMAK

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İnsanoğlu dünyaya geldiği zaman çırılçıplak olarak doğar. Doğuran annenin kolları arasında birden kendini kundakta buluverir.  Zaman içerisinde Allah o doğan yavruya dünyadaki bütün nimetleri tattırır, yedirir, giydirir. Çünkü biz, bahar mevsiminde kuzular dünyaya gelmeden çayırları çıkaran Allah’a iman etmişiz. Çünkü biz, çocuk doğduğu gün ananın göğüslerinden süt akıtan Allah’a gönül vermişiz. Rızk endişesi taşımadan çalışırız…

Zaman içerisinde gelişen, büyüyen bu insan, bu nefis neler istemez ki? “İki odalı bir evim, eşim, çocuklarım ve küçücük bir arabam olsun başka bir şey istemem” diyen biri bunlara kavuşunca evi büyütmeye, arabayı yükseltmeye, çocuğu azaltmaya başlar. Kazancı arttıkça da sıkıntısı artar. Cemiyetimizde öyleleri vardır ki; Bana milli piyangodan 20 trilyon çıksa, lotodan 6’yı bir tutturabilsem. Alsam trilyonları diyor…

Yanındaki bir dostu diyor ki; “Diyelim ki çıktı 20 trilyon sana. Ne yaparsın?” Neler yapmam ki! Diyerek başlıyor sıralamaya. Okul yaptırıyor, yurtlar yuvalar, fakir babası oluyor, açları doyuruyor, açıkları giydiriyor. İnsanlık adına neler yapmıyor ki…

Bugüne kadar gazetelerde okuyup, televizyonlardan duyduğumuza göre kendisine bu tür ikramiyeler çıkan kişiler önce kimliklerini saklamakla başlıyorlar bu işe. Sonra bir banka müdürüne veriyorlar vekâleti, aldırıyorlar paraları kayboluveriyorlar yaşadıkları şehirlerin karanlıklarında… Gidiş o gidiş… Yağan karın ve buzların, havaların ısınmasıyla eridiği gibi kısa sürede tükeniyor bu tür bereketsiz paralar. Sonu sadece çile, ızdırap ve işkence…

Hatta Allah korusun birçoğunun başına geldiği gibi mahpushane… Hani kaynayan tencerenin içine bir bardak su döküldüğünde suyun kaynaması biter ya işte bizim dünya ve ahiret endişelerimiz bizim yüreğimizi hoplatır, kalbimizi titretir, beynimizi zonklatır. Ancak bizler, Allah’a iman etmiş insanlarız. Kendimizden yukarıdaki insanlara bakar çalışmamıza hız veririz. Alttakilere bakar şükreder, şikâyet etmeyiz. Halimize şükrederiz… Ne bulduysak onu yer, kifayet ederiz.

Büyüyen bizler yine çocuk gibi toprak ananın bağrındaki, sebzeleri, meyveleri, madenleri çıkarıp işleyip helal yollardan kazanıp Allah’ın kullarıyla beraber harcamakla görevliyiz. Yine bir büyük üstadımız diyor ki: “Mal istersen kanaat yeter.” Evet, kanaat eden iktisat eder, iktisat eden bereket bulur.

Senin levhanda gördüğün ikinci parçanın sahih sureti şudur ki: Ben başımın üstünde onu bir levha-i hikmet olarak telakki etmişim. Her sabah ve akşam ona bakarım, dersimi alırım. “Düşman istersen nefis yeter.” Evet, kendini beğenen belayı bulur, zahmete düşer; kendini beğenmeyen safayı bulur. Rahmete gider.  “Nasihat istersen ölüm yeter.” Evet, ölümü  düşünen, hubb-u dünyadan kurtulur ve ahiretine çalışır. “Dost istersen Allah yeter.” Evet, o dost ise her şey dosttur. Vesselam… 14 NİSAN 2009 SALI

ENDİŞE ETMEDEN ÇALIŞMAK
Giriş Yap

Merhaba Yozgat Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!