DUYGUSAL STRATEJİ

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Toplumun duygusal ve düşünceli yaklaşımlarından her zaman faydalanmak istenmiştir. Kimi zaman çocuklar ön planda tutulmuştur… Kimi zaman garipler, fakir ve fukaralar… İhtiyaç sahibi olan insanlar…

En başlarda bu etkiler televizyon kanallarının, ailevi ilişkiler içerisinde yer alan ve duygusallığı ön plana koyan, reklamlarla ve buna benzer programlarla reytinglerini yükseltme girişimleriyle başladı. Reklamlarda çocuklar kullanılarak, ürünlerin cazip ve istenilen etken olarak gösterilmesi sağlandı. Daha sonra televizyon programlarında ailesel sıkıntıların ön planda tutulduğu, boşanma ve şiddet olayları gibi konular gündeme taşındı.

Biraz da kavga ve gürültüyle süslendikten sonra istenilen reytinglere ulaşıldı. Bununla da yetinmeyerek kameraların özel yaşama kadar dâhil edilmesi sağlandı. Sorunların yaşandığı ağlama stüdyoları. Arkasından, dört duvar arasında insanların gözetlendiği programlar…
Bir takım evlendirme programları…
Yemekteyiz…
Çaydayız…
Derken iş iyice çığırından çıktı…
Televizyon karşısında vatandaş ne izleyeceğini şaşırdı. Bugün hala televizyon kanallarında bu etkiler artarak devam etmekte olup…
Vatandaşların saf ve temiz duyguları istismar edilmektedir. Yine bu gün, bu tür girişimler daldan dala sıçramış ve her alanda karşımıza çıkar hale gelmiştir. Televizyon programlarından, doğal olarak ticarete atlamış, oradan da etkileri büyüyerek siyasete kadar uzanmıştır. Bugün oylar tamamen duygusallık çatısı altında toplanır hale geldi.

Bizim vatandaş her zaman ezilmek istenenin yanındadır ya…
Kahramandır ya…
Duygusaldır ya…
Özverilidir ya…
Kullanmak isteyenler kuyruğa girdi…

Bu sebeple, önce ezilmiş gibi görünmek, çocukları, garipleri, fukaraları kullanmak, biraz yardım dağıtmak yeterli. Artık her alanda ve bu sayede başarıyı yakalamak mümkün, tabi bu etkilerle kazanılanlara eğer başarı denilirse. Fakat gözlemlediğim kadarıyla büyük bir etki sağlıyor. Siyasi çalışmalarda yapılan yardımlar ve duygusal davranışlar oldukça prim yapıyor.

Bugün Türkiye’nin dört bir yanında, varoş kesimlerde, hangi siyasi parti olursa olsun yaptıkları hizmetlerden ziyade, yaptıkları yardımlarla ayakta durmayı başarıyorlar. Yapılan hizmetleri ya da verilen emekleri suçlamıyorum. Alenen yapılan yardım paketleriyle vatandaşın nasıl kandırıldığından bahsediyorum…

Bugün gittiğimiz her yerde bu etkilerin tartışıldığını görüyorum. İhtiyaç sahibi insanlar partilere oy verip vermeyeceği kanaatini, partilerin yapmış oldukları kömür ve nakit yardımlarını değerlendirerek belirliyor. Oysaki siyasi yapının, direk vatandaşın karnını doyurmak, hazırı yedirmek yerine, ekmek kapısı aralayarak imkân sağlaması gerekliliği içerisinde olduğunu düşünüyordum.
Yanılıyormuşum…
Bu saatten sonra isteseler de düzeltemezler zaten. İnsanlar çalışmak, emek vermek yerine, yapılan yardımlarla yaşamaya, elini kolunu sallayarak gezmeye alışmış…
İş imkânı sunduğunuz takdirde, düşünüyor, kafasına danışıyor.
İşi ağır buluyor…
Çalışmak istemiyor…
Şu şartlar altında kolay olan ne var ki?
Yaşam koşulları zor…
Şartlar çok ağır…
Fakat siyasi yapıda kaş yapmak isterken göz çıkartılıyor…
Vatandaş ciddi anlamda tembelliğe itiliyor.
Niye emek versinler ki…
Ne için çalışsınlar ki…
Zaten ekmek elden, su gölden geliyor öyle değil mi?

DUYGUSAL STRATEJİ
Giriş Yap

Merhaba Yozgat Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!