Hz. Davut (a.s) “Dostlardan ayrı kalmak kişiyi hasta eder” der. Dostlarla gülüp, dostlarla ağlayabilmek ne güzel şeydir. Yeryüzünde yaşayan her insanın iyi veya kötü mutlaka bir dostu, bir ahbabı, bir yareni vardır. Her şeyin sahtesi olduğu gibi dostluğun da sahtesi elbette vardır. Dostunu tanımak için büyükler hep şunu derler: ” Yolculuk yapacaksın, komşuluk yapacaksın, alışveriş yapacaksın. Bunları denemeden, sınamadan, tartmadan yapılan dostluklar, zaman zaman insanların incinmesine, kırılmasına, sebep olmuşlardır. Hatta büyük bedeller ödemişlerdir.”
Şair Baki diyor ki!
“Bir dost vardır gıda gibidir, onu her gün ararsın”
“Bir dost vardır ilaç gibidir, icap ettiğinde ararsın”
“Bir dost vardır ki hastalık gibidir, o seni arar.”
Ey! Dost zannettiğim dost. Hadi bakalım. Siz kendinizi tahlil edin. Sizin dostluğunuz ve dostlarınız hangi gruba giriyor?
Günümüzde dostluklar yukarda ki mısralardan hangisini çağrıştırıyor? Okul arkadaşlığı, asker arkadaşlığı, yol arkadaşlığı, işi ortaklığı, siyaset arkadaşlığı bunlardan hangisine benziyor? Bazı insanlar bazı makam ve mevkileri elde edince ne yapacağını, nasıl davranacağını bilemeyen zavallılar durumuna düşüveriyorlar. Ahde vefa diye bir olay kalmıyor. Hatta bazıları vefayı İstanbul da bir semt gibi algılıyorlar.
Heyhat! Heyhat!
İnsan sahte dostlar gibi riyakâr ve vefasız olmamalı. Bizim toplumumuzun kafa yapısına bunlar ters geliyor. Batı ve batılı kafa yapısına sahip insanlardan gerçek dostluk da beklenmemelidir. Batılı insanın kafası bakkal terazisi gibidir. Hep maddi düşünür.
Ne kadar menfaat koyarsan kefeye; o kadar dostluk alırsın.
Onların dostluğu, arkadaşlığı, akrabalığı, komşuluğu, hep menfaate dayanır. Batılının aklı kendi eliyle yapıp, istasyonlara koyduğu meşrubat makinelerine benzer. Bu makineye para atmazsan, nasıl meşrubat çıkmazsa onlara menfaat vermezsen dostluk da alamazsın.
Dostlarımıza bakalım; hakiki mi? Sahte mi? Denemeden de anlayamayız. Biz istiyoruz ki “Gerçek dost ilaç gibi, gıda gibi vefalı, saygın kişilikli ve kimlikli, insanı arkadan vurmayanlardan olsun.
Halit Bin Velid ‘in dediği gibi “Dostun lisan yarası, düşmanın kılıç darbesinden daha ağır geldi” demeden; sevgi ve saygıya dayanan hasbi bir yaklaşım olsun diyorum.
VESSELAM…