19,1878$% 0.09
20,9022€% -0.21
23,7577£% -0.31
1.219,61%-0,07
2.013,00%-0,15
533588฿%-3.10304
Geçtiğimiz gün Yozgat Belediyesi zabıta ekipleri tarafından şehrin belirli bölgelerinde dilencilere yönelik operasyon yapılmıştır.
Dilencilik yapan bu şahıslar Yozgat’ın ilçe ve çevre illerinden geldiklerini yapılan kimlik kontrollerinde anlaşılmıştır.
Bir dilencinin cebinden kayda değer de para çıkmıştır. Bu ne ilk ne de son olacaktır elbette.
Maalesef dilencilik son yıllarda meslek haline geldi. Genç, ihtiyar, hasta veya sağlam olmaları fark etmiyor, alışmışlar dilenmeye.
Kapıdan kovsan bacadan gene giriyorlar.
Eskiden perşembelik olurdu. İhtiyaç sahibi kimseler perşembeden perşembeye Allah rızası için derler herkes gönül hoşnutluğuyla yardım yapardı.
Hatta bazı fukara-yı sabirin olarak bildiğimiz ihtiyaç sahiplerine kimse görmeden ihtiyacı kadar belki de daha fazlasını hayır sahipleri cebine koyarlardı.
Bundan alan da veren de keyif alırdı. Şimdiler de öyle olmuyor. Bir hafta boyunca dolaşmadık ilçe, il merkezleri kalmıyor. Pazar günleri de dahil.
Çalışma yok, alın teri yok sadece insanlarımızın merhamet duygularını istismar ediyorlar.
Yıllar önce ofisimize bir ayakkabı boyacısının girdiğini gördüm. Meczup birine benziyordu. Ayakkabımı boyamak istediğini işaret etti, ben de hemen çıkarıp verdim. Biraz sonra boyayıp getirdi, ben de cüzdanımdaki 3 liranın üzerinde olan bozuk paraları verdim, memnun olmadı.
” Kaldık dayı kaldık. Beş beş ” dedi.
Bir miktar daha para verdim genç gitti. Birkaç gün sonra yine geldi. Meğer genç Şefaatli’den buraya ayakkabı boyamak için geliyormuş ve çalışma arkadaşımız Volkan beyin da hemşerisiymiş.
Bir hafta sonra tekrar geldi. Bu kez de Volkan beye asılmaya başladı ve ” Kaldık köylü kaldık” diyordu. Kaldık kelimesinden hiç hoşlanmadım. Bu kez ayakkabımı boyatmadım.
Bir başka hafta tekrar geldi ve yine işaretle boyamak için ayakkabımı istedi ve bu sefer yüksek sesle; ”
Kaldık dayı kaldık” dedi.
Bunun üzerine ben de : ” Ne demek kaldık? Şükredersen boyatırım ayakkabımı” dedim.
”Şükür olsun” dedi ve ayakkabılarımı boyattım. Parasını verdim. Dışarı çıktığımda gördüm ki sandığın üzerinde ” Kaldık Boyacılık” yazıyor.
” Bu sandığı sen bana ver. Bu benim olsun, sana yeni bir sandık alalım ve üzerine ‘Şükür Boyacılık’ yazdıralım dedim” de kabul etmedi.
Beni görünce ” Yarabbi şükür”, beni göremeyince ” Kaldık dayı kaldık” diye söyleniyordu. Bir türlü ikna edemedim. Bu delikanlıya şükürsüzlüğün ne demek olduğunu anlattım da anlamadı.
O günden sonra ayakkabı boyama işini bıraktı.
Baktı ki çalışmak zor dilencilik daha kolay diye dilenmeye başladı.
Bu şahıs Şefaatli minibüsleriyle petroller sahasına iniyor, Sivas caddesi boyunca Esentepe’ye kadar oradan da karşı caddeyi, daha sonrada çarşıyı dolaşıyor girip çıkmadık dükkan koymuyor.
Bir akşamüstü terminal yanında bir lokantanın önünde karşılaştık.
Biz onu o da bizi tanıyor. Bana dedi ki; ” Başkanım, Allah rızası için bir çorba parası verir misin?” Bunun üzerine işletmeciye, ” Bunun karnını doyur parasını benden al” dedim de razı olmadı.
Dilenci 5’lik ver diyor. Ekmek, çorba parası istemiyor.
Başka bir tanıdık dedi ki; ” Bana bak ne kadar paran var?” diye sordu.
Söylemedi.
Ben dedim ki; ” Cebini tüm boşalt ben sana 150 TL vereyim.”
” Olmaz” dedi direndi.
Sonra bozuk paralarını lokantacıya tümletti de bir gün de 200 TL civarında para topladığı ortaya çıktı.
İslam inancında ”veren el alan elden üstündür” düsturuyla hareket ediyoruz.
Allah’ın adı anıldığında vermemek olmaz. Lakin bu işi sektör haline getirenlere de yol vermemek lazım.
Ahir kelam; Şüphesiz Allah(cc) dilediğine dilediği kadar nimet verir. Şükredilmediği zaman o nimeti bu kimseler aleyhine azaba dönüştürür.
Elhamdülillah, şükrün başıdır. Hadis-i şerif şükredenlere, cömertlere, elhamdülillah diyenlere, aza kanaat edenlere selam olsun diyorum. Vesselam… 20 NİSAN 2022 ÇARŞAMBA
BEYNİN AYNASI