Geçtiğimiz gün ofisime gelen yakın köylerimizden bir tanıdığım dostumla muhabbet ettim. Kendisi de önümüzdeki mahalli seçimlerde muhtar adayı olduğunu söyledi. Bende siyaseten ona zarf atmaktan geri durmadım, durum tespiti yaptım. Gördüm ki seçimlere daha dört aydan fazla bir süre kalmasına rağmen belli ki bu dost iyi hazırlanmış, bayağı da mesafe kat etmişe benziyor muhtar olma adına.
Henüz erken, kazanır veya kaybeder Allah bilir.
Sohbet uzadıkça muhtarlık seçiminin yanında hayvancılık, çiftçilik, bugünlerde de pancar sökümü yaptıklarını söyleyiverdi.
Ben de yeterli arazilerinin olup olmadığını sorduğumda birden yükse sesle; “Eğer böyle giderse on yıla kalmaz köylerimizdeki bütün tarlalar el değiştirir, mevcut çiftçiler de arazi sahibi değil babalarından kalan tarlaları icarına ekip biçen kiracı durumuna düşerler” dedi.
Ben de bu görüş doğrultusunda bildiklerimi kendisiyle paylaştım. Bu konuyla ilgili de yakın zamanda bir köşe yazdığımı söyledim. Belli ki okumamış, nereden bilsin…
Konun özü önceden de yazdığım gibi şu olsa gerek; Yüksek hızlı trenin Balışeyh’ten başlayıp Sivas il sınırına kadar geçtiği güzergâhın sağında, solunda ne kadar arazi varsa hatta köyün tamamında ki araziler on kat, elli kat birden artıverdi.
Bilhassa istasyonun olduğu Salmanfakılı, Azizli Bağları, Divanlı, Topçu gibi köylerimizde bir dönüm tarla on lira iken, bugün yüz bin liranın üzerine çıkıverdi. Mübalağa ettiğimi sanmayın, Dede’nin yavan ekmek, duru su içerek, bir çift öküzüyle ekip biçtiği, geçim temin ettiği tarlalar kıymete bindi hem de nasıl…
Böyle olunca da köyünü, kentini terk edip Büyükşehirler de iskân eden mirasçılar bulundukları yerlerde avukat tutarak ecdat yadigârı arazileri; Bağ, bahçe, ev her ne varsa satışını isteyerek izale-i şuyu davası açtırıyorlar bir bir. Dedenin malına torun hiç acımıyor, sadece bugün eline geçecek parayı biliyor…
Hal böyle olunca da yeni ihale yasasına göre internet ortamında satılan bu gayrimenkulleri mirasçılarından kimseler de alamıyorlar. Bunu böyle izah edince yanımdaki çiftçi kardeşimiz bana hitaben; “Başkan’ım kanayan yaramıza parmak bastın, en az konuyu benimki kadar biliyorsun. Bugün bizim köyde iki ayrı ailenin arazileri, internet kanalı ile satışa arz edildi. Bir milyon liraya satılacak birkaç tarlaya yanlışlıkla trilyon yazanların elinde patladı. Teminatlarını yakmak mecburiyetinde kaldılar” dedi.
Ben de biliyorum ki gerçekten internet ortamında satılan gayrimenkuller değerinin üstünde alıcı bulurken, mirasçılar da hiç birinin ecdad yadigârı mülklerine sahip olamadıkları ortaya çıkıyor. Bunun sebebi köyde ikamet edenlerin dışında başka illerden bu ihalelere katılımın olması. Maalesef dedenin dişinden, tırnağından, mülk edindiği satılan tarlaları torunu alamıyor.
Madem bu satış yöntemi doğru, ben de doğru olduğuna inanıyorum, ama bir kıstas konamaz mı?
Bir gayrimenkulü alan şahıs en az altı ay süre ile satamamalı.
Son söz köydeki araziler her ne kadar para karşılığında alıcısını buluyorsa da yeni yetişen gençlerin köyde istihdam etmeleri adına dededen kalan tarlaları veya arazileri alabilmeleri doğru olmaz mı? Diyorum… Vesselam…