ÇOCUĞA NE VERİRSEK ONU ALIRIZ

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Şiddete başvurarak sorunları çözmeye çalışan ailelerin çocukları toplum içinde birer potansiyel suçlu olarak yetişmektedir.

Çocuklarımız ebeveynlerinin davranışlarını örnek alırlar. Yatarken, kalkarken, oturup konuşurken, alışveriş yaparken biz nasıl davranırsak öyle davranırlar.

Unutmayın ki; onlar bizi taklit etmeye, bizim yaptıklarımızı yapmaya, bizim gibi hareket etmeye özenirler de özenirler…

Aslında şiddet bulaşıcı bir hastalığa benzer. Şiddetin kaynağı olan öfke insan fıtratında var olan Hz. Âdem’den bugüne süre gelen bir duygudur. Saldırganlık ise insanın öfke duygusunu karşısındaki kişiye aktarma biçimidir.

Öfke toplum ve aile tarafından şekillendirilmesi gereken bir duygudur. Bebeklikten itibaren öfkesini kontrol edemeyen ailenin çocukları toplumda şiddet manzaraları sergilemektedir. Her konuda olduğu gibi burada da aile ve toplumun önemi açıkça görülmektedir.

Doğduğu günden itibaren anne ile karşılaşan bebek zamanla baba, kardeş, akrabaları ve daha sonra arkadaşlarıyla yüz yüze gelir.

Arkadaş çevresinin genişlemesi çoğalmasıyla birey artık sosyalleşmiş ve toplumun içine karışmıştır. Saldırgan, kendine güveni olmayan, mutsuz, hırsız, hilekâr insanların çocuklarında da mutlaka aile ya da çevre faktörü rol almıştır.

Yanlış eğitim uygulamasıyla birlikte çocuk şiddet gördüğü aile ortamında çıkaramadığı hırsları toplumdan çıkartma yollarına başvurur. Dolayısıyla gerek anne gerekse babaların akıllarından hiç çıkarmamaları gereken nokta şudur.

Biz “çocuklarımıza ne verirsek onu alırız” mutlu bir aile ortamında sevgi ile büyüyen çocukların ailelerine ve topluma karşı yaklaşımları sevgiyle olur.

Şiddet ortamında, öfke filizlerinin içinde yeşerdiği bir toplumda büyüyen çocukların yaklaşımlarıysa mutlaka şiddet içerecektir.

Peki, bu öfke niye?

Bir kargaşadır, bir öfkedir gidiyor.

Biraz nefes alalım. İçimizde ki bu öfkenin sebebi ne?

Kimler niye içimize bu şiddet tohumlarını ekti.

Bu oyuna nasıl getirildik; niye göz yumduk?

İnançlarımız gereği karıncayı incitmekten çekinen bizler bile bile çocuklarımızı ilgisizliğimizden, bilgisizliğimizden, içimizde ki öfkenin kurbanı ettik. Bireysel yaşamaya özendirilen halkımız bencilliği öğrendi. Bizim neslimiz ailesi için yaşayan, neşeyi, tasayı komşularıyla paylaşan, akrabayla sevişen, kucaklaşan büyüklerini sayan, küçüklerini seven bir yapıya sahiptik.

Ne zaman medya evimize girdi bir güç olarak karşımıza dikildi o zaman aile içi iletişim kopmaya başladı.

Toplumun kanına akıttıkları dizilerle, programlarla, yarışmalarla şiddet uygulamayı sever hale getirdiler.

Olanlar oldu bir kere.
Toplum bozuldu.

Ben hatırlıyorum TV ekranlarında bir zamanlar dansöz oynatılmazdı. Sadece yılbaşında saat 12.00’den sonra spiker bir devrim oldu ilk kez TV’de dansöz sansürsüz olarak oynatılıyor diye sevincinden göklere uçmuştu.

Netice olarak üzüm üzüme bakarak karardı.

Bizim kendi hatalarımızın sonucu olarak toplum gerildi.

Sevgisiz bıraktığımız gençlerimiz bizi anlamaz ve dinlemez oldular.

VESSELAM…

ÇOCUĞA NE VERİRSEK ONU ALIRIZ
Giriş Yap

Merhaba Yozgat Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!