Topçu köyünde dünyaya gelir. Dünyaya geldiğinde doğum yaptıran ebenin ihmali veya yaptığı yanlışlığı sebebiyle çenesini bir şekilde kırmışlar, bir ömür boyu çenesi bir tarafa çıkık halde yaşar. Bununla da kalmaz Çenesiz Kazım lakabıyla anılırdı.
Fakir bir aile yapısı vardı. Kendisi işsiz, okul okumamış bir ömür boyu avara kasnak gibi dönüp durdu.
Mukallit mi mukallitti. Oturduğu zaman kendisini dinletir. İnsanları güldürür, kırar geçirirdi.
Ağır işlerde çalışmaz, karnını doyurma adına az da olsa çalışırdı.
Yetiştiği ortamda Emsalları ilkbaharın Mart Nisan ayları geldi mi yaya olarak Yerköy’e oradan da Kırıkkale’ye bağ bellemek maksatlıyla gruplar halinde giderlerdi. Orada bir gecekondu da toplu olarak kalırlar. Bir tarafta çalışırlar kazançlarıyla ihtiyaçlarını giderirlerdi.
Bağ belleme işi bitti mi Yerköy’e gelirler, çayır çimen sonra ekin biçme, ırgatlık işlerler. Yaz boyunca bu şekilde çalışırlardı. Köyüne dönerlerken ellerinde bir tırpan, bir taze bel, bacağına bir pantolon, kafalarına da bir kasket şapka ile gelirlerdi.
Çenesizde bunlara takılır. Gününü gün eder. Böylece yaşamını sürdürürdü.
Kış geldi mi hayvan bakıcılığı yapar, oda ahır, samanlık gibi kendisine gösterilen yerde yatar, kışı çıkartırdı karın tokluğuna da olsa.
Dedik ya sahipsizdi, kimsesizdi. Ne evi ne hanımı ne de yatacak yeri yoktu.
Bir ömür böyle geçti.
Öyle anıları var ki saymakla bitmez.
Kırıkkale de bir vatandaşın 10 bellik bağı var sabahtan gidilir, 5 TL yevmiye ile çalışırlarken adamın bağı bitmez çok az bir yeri kalır. O sırada fabrika düdüğü çalar, mesai bitmiştir. Beli omuzuna alır, bir bel daha vurmaz.
Adam işçilerine ricada bulunur. ”Ben buraya bir daha adam getiremem, bu kalan kısmı bitirin ne olur” der. Çenesiz Kazım kabul etmez. ”Ver benim 5 TL mi, ben gidiyorum”. Diğerleri de buna uyar ve adamın bağını bitirmezler. Adam herkesin yevmiyesini eline verir. Çenesize gelince ”Al yevmiyeni ama güle güle yeme” der.
Çenesiz parayı alır, çenesine sürer. ”Bu parayı, gülmeyi bırak kahkahayla yerim” der.
Çenesiz, Ankara’ya giderken otobüs yemek molası verir. Bu adet olduğu üzere giriş kapısının hemen yanındaki masaya oturur, cebinde parası da yoktur. Önce çorba arkasından kavurma, pilav, salata ister. Bir güzelce yer.
”Garsona bana bir üzeri kaymaklı ekmek kadayıfı getirir misin?” der. Garson arkasını döner dönmez oradan hızla uzaklaşır. Dışarı çıkınca da koşmaya başlar yol boyunca.
Bunu fark eden garson peşine düşer. Biri kaçıyor öbürü de kovalıyor. Ayakkabımın topuğuna basardım, ayakkabımın biri ayağımdan çıkmaz mı? Öbürünü de elime aldım, tek ayakkabı ile alabildiğine koştum. Sanki kuş gibi uçuyordum.
Garson peşimden gelemedi. ”Bana bak lan” dedi, ”Yediğin ekmek boğazına dursun B. olsun” dedi. Beni kovalamaktan vazgeçti.
Biraz daha ileri vardım, yol boyunca otobüsü bekledim. Otobüs şoförüne bunu anlatmışlar oda ”Onun yediği yemek hayrınız olsun” demiş. Düşürdüğüm tek ayakkabımı da elinden almış. Baktım ki otobüs geliyor, yolun ortasında elimi kaldırdım otobüs durdu beni yanındaki koltuğu aldı. Herkes benim yaptığım bu olaya güldüler.
Daha sonra bir kış günü bir köyde hayvan barınağında bakımını yaptığı at tekmeyle vurur, yere düşer olduğu yerde hayatını kaybeder.
Bu dünyadan Çenesiz Kazım lakaplı, garip bir babayiğit geldi ve geçti. Allah taksiratını affetsin diyorum vesselam… 23 KASIM 2020 PAZARTESİ