BÜYÜK TAŞLAR YERİNDE Mİ?

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bazen hayatımızda kilit noktası vazifesi taşıyan önemli anlar, çeşitli fırsatlarla karşılaşırız. Bu önemli anları yakalamamız, faydalı ve zararlı ilişkileri ayırt etmemiz ve yaşantımıza renk katmaları için benimseyerek sıcakkanlılık içerisinde yakınlaştığımız insanlar vardır. Bazen anne ve babalarımız, bazen akrabalarımız, bazen de yakın dostlar ve arkadaşlarımız, en zor anlarımızda bizleri koruyan, kollayan ve her anlamda bizlere destek çıkanlardır.

İnsanoğlunun yapısı gereği, hırs, şehvet, makam, mevki, maddiyat, maneviyat gibi birçok etkenlerle yaşamı boyunca bir çekişme içerisindedir. Bu duygu ve düşüncüler içerisinde, büyüklenme ve böbürlenme duyguları içerisinde, bulunduğumuz konum itibari ile, hayata attığımız ilk adımdan itibaren, atacağımız son adıma kadar yanımızda olan bu özel insanların duygu ve düşüncülerine karşı olduğumuz anlarla karşı karşıya kalınmaktadır. İşte bu anlar insanın yalnızlığa terk edildiği anıların başlangıcı olarak nitelendirilir. Gözler görmez, kulaklar duymaz. Ta ki, insanoğlu düşerek eski konumuna, saflarına, özüne inene kadar. O zaman anlar ki, geçen zaman içerisinde terk ettiği, yüz çevirdiği insanlar aslında en yakın dostları ve yakınlarıdır. Geriye dönüşü olmayan ve kaybedilen büyük bir zaman dilimi altında, yine kaybedilen onca değerli şeyler…

Bu düşünceler bir hikâye ya da bir hayal ürünü değil, çoğu zaman insanların yüzlerinden, düşüncelerinden ve hareketlerinden, gözlemlediğimiz, hatta karşı karşıya kaldığımız büyük ve gerçek etkilerdir.

İşte bakın bu duygu ve düşünceler, bir anlatımla hangi şekilde yansıtılıyor; Özel eğitim çatısı altında, dünyanın en seçilmiş öğrencilerine bir profesörden kısa süreli ders verilmesi isteniyor. Ders vermeyi kabul eden Profesör, sınıfa girip karşısında duran dünyanın en seçilmiş öğrencilerine kısa bir süre baktıktan sonra, “Bu gün Zaman Yönetimi konusunda deneyle karışık bir sınav yapacağız” diyor. Kürsüye yürüyor, kürsünün altından kocaman bir kavanoz çıkartıyor. Arkadan, kürsünün altından bir düzine yumruk büyüklüğünde taş alıyor ve taşları büyük bir dikkatle kavanozun içine yerleştirmeye başlıyor. Kavanozun daha başka taş almayacağına emin olduktan sonra öğrencilerine dönüyor ve “Bu kavanoz doldu mu?” diye soruyor. Öğrenciler hep bir ağızdan “Doldu” diye cevaplıyorlar. Profesör “Öyle mi?” diyerek, kürsünün altına eğilerek bir kova mıcır çıkartıyor. Mıcırı kavanozun ağzından yavaş yavaş döküyor. Sonra kavanozu sallayarak mıcırın taşların arasına yerleşmesini sağlıyor. Sonra öğrencilerine dönerek bir kez daha “Bu kavanoz doldu mu?” diye soruyor.

Bir öğrenci “Dolmadı herhalde” diye cevap veriyor. “Doğru” diyerek profesör yine kürsünün altına eğiliyor ve bir kova kum alıyor. Yavaş yavaş, tüm kum taneleri taslarla mıcırların arasına nüfuz edene kadar döküyor. Yine öğrencilerine dönüyor ve “Bu kavanoz doldu mu?” diye soruyor. Tüm sınıftakiler bir ağızdan “Hayır” diye bağırıyorlar. “Güzel” diyerek, profesör kürsünün altına eğiliyor ve bir sürahi su alıyor. Kavanoz ağzına kadar doluncaya dek suyu boşaltıyor.

Sonra öğrencilerine dönerek “Bu deneyin amacı neydi” diye soruyor. Uyanık bir öğrenci hemen “Zamanımız ne kadar dolu görünürse görünsün, daha ayırabileceğimiz zamanımız mutlaka vardır” diye atlıyor. “Hayır” diyor profesör ve sözlerine ekliyor;

“Bu deneyin esas anlatmak istediği “Eğer büyük tasları bastan yerleştirmezsen küçükler girdikten sonra büyükleri hiç bir zaman kavanozun içine koyamazsın” gerçeğidir” diyor.

Öğrenciler şaşkınlık içinde birbirlerine bakarken profesör devam ediyor: “Nedir hayatınızdaki büyük taslar? Aile yapınız, çocuklarınız, esiniz, sevdikleriniz, arkadaşlarınız, eğitiminiz, hayalleriniz, sağlığınız, işleriniz, bir eser yaratmak, başkalarına faydalı olmak, onlara bir şey öğretmek! Büyük taşlarınız belki bunlardan birisi, belki bir kaçı, belki hepsi, belki de daha fazlası…

Bu aksam uykuya yatmadan önce iyice düşünün ve sizin büyük taşlarınız hangileridir iyi karar verin. Bilin ki büyük taşlarınızı kavanoza ilk olarak yerleştirmezseniz hiç bir zaman bir daha koyamazsınız, o zaman da ne kendinize, ne de çalıştığınız kuruma, ne etrafınıza, eşlerinize ve dostlarınıza, ne de ülkenize faydalı olursunuz. Bu da iyi bir is adamı, gerçekte de iyi bir adam olamayacağınızı ve başarısızlığı gösterir” diyerek dersine son verir…

Bu duydu ve düşünceler içerisinde kavanozu yerleştirmeye başlayan ve yeni kavanozlarla hayata tutunmaya çalışan insanlara soruyorum. Sizin büyük taşlarınız yerinde mi?

BÜYÜK TAŞLAR YERİNDE Mİ?
Giriş Yap

Merhaba Yozgat Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!