Mevlid-i Nebi haftasına girmiş bulunmaktayız. Bu mutlu günümüzü kutlayacağız. İnşallah hayırlara vesile olur.
Hz. Peygamber (s.a.v) miladi 571’nci yılında Rebiyülevvel ayının 12’nci gecesi Mekke’de sabaha karşı dünyaya geldi.
Güneş henüz ufku aydınlatmadan âlemler o’nun nuru ile aydınlandı. Şüphesiz O’nun doğumu, insanlığın saadeti açısından, insanlık tarihinin en önemli olayıdır.
İnsanlığın içine düştüğü sapıklık ve cehalet karanlığından aydınlığa çıkmakla ve onlara hidâyet ve gerçek saadet yolunu gösteren son ilahi kitap Kur’an-ı Kerimi tebliğ etmekle görevli, bütün âlemlere rahmet olan son peygamber, Hz. Muhammed’in (sav) doğumundan daha önemli bir olay düşünülebilir mi?
Peygamber efendimizin risâletinden sonraki hayatı ile insanlar için her bakımdan örnek olduğu gibi, Peygamberlik öncesi yaşayışında da, kendisini tanıyan herkesin güven, saygı ve takdirini kazanmıştı.
Bu yüzden Mekkeliler O’na daha çocukluk döneminden itibaren ”Muhammedü’l Emin” (Güven duyulan, kendisine güvenilen Muhammed) diyorlar;
Hiç kimseye güvenip teslim edemediklerini, en kıymetli şeylerini O’na emanet ediyorlardı.
Nitekim Medine’ye hicret edeceği günlerde bile, kendisinde müşriklere ait bazı emanetler vardı. Bu emanetlerden birisi de İslâm’ın can düşmanı Ebu Cehilindi.
Hicret için Mekke’den ayrılırken, sahiplerine verilmek üzere bunları Hz. Ali’ye (r.a.) teslim etmiş ve sahiplerine verilmesini emretmişti.
Yine bir başka olay; Kâbe’nin onarımı sırasında ”Hacer-ül Esved” denilen kutsal taşın yerine konulması ile ilgili olarak çıkan anlaşmazlıkta, Mekkelilerin O’na razı olmaları da kendisine olan güvenlerinin bir sonucuydu.
Çünkü haktan ve dürüstlükten ayrıldığı, şaka bile olsa, yalan söylediği hiç görülmemişti.
Nitekim Peygamberliğini ilan ettiği zaman, iman etmeyen ve bu yüzden kendisine düşmanlık besleyenler bile O’na ”yalancı, yalan söylüyor” diyememişlerdi.
Başka bir olayda efendimiz: ”Size, şu dağın arkasında, düşman atlarının bulunduğunu, baskın için hazırlandıklarını söylesem bana inanır mısınız?” dediği zaman, orada bulunanlar hep bir ağızdan: ”Evet inanırız, çünkü sen yalan söylemezsin, şimdiye kadar senden hiç yalan duymadık…” Diye cevap vermişlerdi.
Evet, dostlar! Hz. Muhammed (sav) insanlığın en cesuru, en doğru sözlüsüdür. En vasıflı, en yumuşak huylusu ve en geçimlisidir. O’nu ilk defa gören heybetinden titrer, birlikte yaşayan gönülden severdi. Zayıfı korur, yetimi himaye ederdi. Aç olanı doyurur, açığı giydirirdi. İnsan hayatına ve insan haklarına çok değer verirdi.
Sağlığa çok önem verirdi. Temizdi, temiz olanı yer, temiz olanı giyerdi. Sözünde dururdu.
”Lanetçi olarak değil, rahmet için gönderildim” buyururlardı. Biz de böyle bir Peygamberin ümmeti olarak O’nu sadece bu günlerde değil, hayatımızın her anında anıyor, O’nun getirdiklerini tümüyle kabul ediyor, iman ediyor, O’nun şefaatini bekliyoruz…
Böyle bir Peygambere de ümmet olmaktan Rabbime şükrediyor, hamd ediyorum. Kandilinizi tebrik eder hayırlara vesile olmasını diliyorum…
Vesselam…