Bozkırda Toprağa Düşen Çekirdek: Prof. Dr. Kemal BIYIKOĞLU

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Türkiye’nin ‘’Eğitimli’’ Görünümü
1960’lara gelindiğinde Türkiye’de çok sınırlı sayıda, (8) üniversite ve onlarında oldukça mahdut kontenjanı mevcuttur. Okuma yazma oranı da yeterince yükseltilememiştir henüz. 1961 yılında 4 milyon çağ nüfusunun ancak iki buçuk milyonu okula gidebilmektedir. Türkiye’nin 1970 yılında 36 milyona ulaşan nüfusunun ancak % 55’i okur yazar olabilmiştir. Onların da niteliği kalkınma odaklı Türkiye için sinerji oluşturacak seviyede değildir. Temel eğitim Osmanlı’da 1824’ten zorunlu hale getirilmiş. 1876 Kanunu Esasi’nin, ‘’Osmanlı efradının kâffesince tahsili maarifin birinci mertebesi mecburi olacak ve bunun derecat ve teferrüatı nızamı mahsus ile tâyin kılınacaktır.’’ (114) maddesi ile teminat altına alınmış.
157 yıl sonra 1961 yılında çıkarılan ilköğretim kanunu ile temel eğitim ancak zorunlu hale getirilmiş. Türkiye kabuğunu kırmanın derin sancılarını yaşamaktadır..
Bir Neslin Türkiye Yürüyüşü
Tek parti sonrasında 1951 yılında İmam Hatipler, 1959 yılında Yüksek İslam Enstitüleri açılmış. Buradan mezun olanlar önce devlet kademelerini sonra da devlet üniversitelerini zorlamaya başlamışlar. Ancak kapıları çok fazla aralayamamışlar.
Prof. Dr. Kemal Bıyıkoğlu, (1924-18 nisan 1986) çok kritik bir zamanda Erzurum Atatürk Üniversitesine 1969 yılında rektör olarak atanmış. O da işe hızlı başlamış. Tam donanımlı, çok yönlü ilim ve insan hizmeti verecek bir üniversite için hemen kolları sıvamış. Üniversitesi için kurulması planlanan fakülte ve diğer hedeflerin yer aldığı Nihai Gelişme Planı yapmış. Türkiye’nin insan ve bilim adamı alt yapısını hazırlamak için büyük bir şevkle işe koyulmuş.
Üniversitede Kurucu Faaliyetler
Bıyıkoğlu merhumun ilk icraatlarından biri de ilmiyenin/akademinin/üniversitenin kapılarını Anadolu ve bölge insanına açmak olmuş. Üniversitesindeki hocalarını ilçelere göndererek halk toplantıları tertip etmiş. Bölge halkıyla birlikte tüm Türkiye’nin hem gönlünü, hem desteğini, hem de duasını almak için çaba sarf etmiştir.
İmam hatip ve bölgedeki liselerin mezunu çocukların okullarında ilk üç derecelerine girenlere doğrudan üniversite kapısını açması hızlı bir şekilde tüm sınıflarda Anadolu’dan gelen zeki çocukları çoğaltmış. Bir taraftan da öğretim üyesi ve akademik çalışmaları teşvik için yeni bir jüri sistemi oluşturmuş. Böylelikle çeşitli yurt köşelerinde akademik çalışmaları olan ilim adamı adaylarını Erzurum’a getirerek Türkiye’nin ilim çabalarına katkıda bulunmalarının önünü açmıştır.
Rektör Bıyıkoğlu hoca 1971 yılında12 mart muhtırasının okunduğu gün Erzurum İslami İlimler Fakültesinin kuruluş kararını resmi gazetede yayınlattırır. Hem de bölümlü olarak. Çok kimsenin anlamayacağı dille eski yazıyı da paleografi adıyla müfredata yerleştirir.
Bıyıkoğlu, Türkiye’nin gelişme, kalkınma ve sanayileşme hedef ve ülkülerine hizmet edecek bir üniversite kurmak için çalışmalarını üniversite, Erzurum, Doğu Anadolu Bölgesi ve Türkiye çapında bir seferberlik şeklinde yürütmüş. Hoca batıya gittiğinde üniversite içindeki kiliseleri görmüş. Kendisi de Müslüman bir ülkenin üniversitesinde pek ala cami olabileceğine inanmış ve yaptırmak için harekete geçmiş.
Üniversitesi içinde cami temelini 1971 yılında atmış. Camii temeli atmaya 40 bin kişi iştirak etmiş. Prof. Dr. Lütfi Ülkümen’i de bu işle vazifelendirmiştir. O da yazdığı kitaplarını cami yararına satmak üzere asistan ve talebelerine makbuzlarla beraber görevlendirerek yardım faaliyetlerini şahsen organize etmiş.
Yolu ve Yoldaşları
Hocanın perspektifi tek tip insan şeklinde değil, her kesimden ve görüşten insanlara üniversitede yer vermek, çalışma alanı açmak şeklinde olmuştur. Hakiki bir Türkiye modelidir, ortaya koyduğu üniversite vizyonu.
Pakistanlı alim Muhammed Hamidullah ve Yugoslavya’dan gelen Tayyip Ökiç, Bıyıkoğlu Hoca’nın en gözde ilim adamı transferlerinden ikisidir. Bu arada üniversitede Prof. Dr. Gürol Ergin’de var, Prof. Dr. Lütfi Ülkümen’de.
Hamiyetli her vatan evladı, Prof. Dr. Kemal Bıyıkoğlu’na üniversite faaliyetlerinde pek çok isim yüksek bir motivasyonla destek olmuştur. Muhitinde öyle güçlü bir sevgi halesi meydana getirmiştir. Asistanlarından Prof. Dr. Nasrullah Hacımüftüoğlu ‘’kendisini o kadar seviyorduk ki farkına varmadan baktık ki şoförünü bile seviyormuşuz.’’ demekte. Görünen görünmeyen pek çok isimsiz kahraman Erzurum Üniversitesi destanının destekçisi, yardımcısı olmuşlardır. Üniversitede bütün faaliyetlerinde kendisini destekleyip cesaretlendiren ve motive eden Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şaban Karataş’ı en başta zikretmek gerekiyor. Bir başka isim 1969-71 yılları arasında MTTB başkanlığı yapan genç teşkilatçı Burhanettin Kayıhan’da Anadolu’dan yetişen gençlerin üniversiteye kanalize edilmesinde gençlik önderi olarak müessir rol oynamıştır.
Baskılar, Üniversitede Provokasyon ve Mücadele Azmi
Tabii ki milli değerleri ve hakikat çabası olanları ön plana çıkaran, sömürge zihniyetlere karşı yerli düşünceleri esas alan çalışmaları bazı statükocu muhitlerde kendisini hedef haline getirmiştir. Ülke basınında bazı güç odaklarıyla irtibatlı şekilde Prof. Dr. Kemal Bıyıkoğlu aleyhinde bir kampanya yürütülmüş. Pek çok gazete ve muhitlerde aleyhinde yayınlar yapılmıştır. Ancak o tariz ve hücumlardan yılmadan çalışmalarını büyük bir dirayetle sürdürmüştür. Bazı vekillerce mecliste pek çok icraatı, ideolojik saiklerle, tarafgirane olarak tenkit edilmiş. Soru önergelerine konu olmuştur.
12 martın Milli Eğitim Bakanı Şinasi Orel, 26 martta atandığı ilk gün uçağa atlayıp Erzurum’a gelir ve Rektör Kemal Bıyıkoğlu ile dekan Kaya Bilgegil’i karşısına oturtup sorguya çeker. “Fakültenin adını neden İslami İlimler koydunuz? İslam devleti mi kurmak istiyorsunuz? Buradan İslam devletine kadro mu yetiştireceksiniz?’’ v.s.
İslami İlimler Fakültesi Dekanı Kaya Bilgegil bu durumu daha sonra aynı fakültede asistan olacak olan Nasrullah Hacımüftüoğlu’na “bakan bizi iki maznun(suçlu) gibi sorguya çekti’’ diye anlatacak. Bu bakan İslami İlimler Fakültesini kapatmaya muvaffak olamadan kısa bir süre sonra görevden ayrılacaktır.
68 öğrenci olayları bahane edilerek hareketlendirilen sömürgeci zorbalar tarafından makamı işgal ettirilip makam koltuğu yaktırılır. Bunun üzerine on binlerce insan ile yürüyüşe geçen hamiyetli Erzurum halkı Türk milleti adına kendisine desteğini gösterir ve daha sonra makam koltuğu takdim eder.
Bir kesim tarafından tenkit edilen icraatlarından biri de üniversite kampüsüne yaptırmakta olduğu bu camiidir.
Kendisinin de hazır bulunduğu Meclis bütçe görüşmelerinde bir ara meclisteki bazı zevat, yapılmakta olan üniversite camisini mevzu ve tenkit ederler.
Tam burada söze giren ve özündeki sözü ile taşı gediğine koyan hoca:
“Cami yaptırdım ve bununla iftihar ediyorum. Var mı başka diyeceğiniz?” diyerek bütün tartışmalara son noktayı koyar.
Bıyıkoğlu’nun Mirası: Erzurum’da Bir Türkiye Üniversitesi Kuruluyor
Onu yakın tanıyanların; vazifeşinas, çalışkan ve becerikli biri olduğu yönünde ittifakla oluşmuş bir görüşü var. Şahsiyet olarak da ta çocukluktan gelen bir idealizmi, ihlas ve samimiyeti bütün tanıyanların malumu.
Prof. Dr. Kemal Bıyıkoğlu, haysiyetli bir ilim adamı, samimi bir mütefekkir ve hakikatli, vakur bir vatan evladıdır. Bugün Türkiye’nin birçok yerinde ilim ve idare hayatında hizmet gören pek çok ismin yetiştiği Erzurum Üniversitesinin gerçek kurucusudur diyebiliriz.
Bıyıkoğlu, Anadolu’nun evlatlarına bütün dünyaya iyilik götürme hayali kurdurarak, insanımızın dinamizmine yol açıp, ivme kazandırarak halen oğul vermeye devam eden bir düşünce nesli mirası bırakmıştır. Türkiye’nin Arapça basılmış kitaplar sahasında bir büyük isim yazma eser koleksiyoncusu Seyfettin Özege’nin kitaplığını Erzurum’a kazandırmış. Diğer bir büyük hayali de Doğu Anadolu yaylalarında esmer İsviçre ırkı halk arasında mandofon diye bilinen sığır ırkını yaygınlaştırmayı da büyük ölçüde başarmıştır. Erzurumlu nezdinde Bıyıkoğlu adı efsane haline gelmiştir. Üniversiteden vazifesi icabı ilçe ve köylere 90’larda, 2 binlerde giden öğretim üyelerine köylülerin aradan geçen onca zamana rağmen ki suali, ”Kemal Efendi iyi mi? Kemal Efendi ne yapıyor?” şeklindedir. Merhum Bıyıkoğlu hafızalarda yaşamaya devam etmektedir.
Üniversiteden Kimler Yetişti?
Bugün Türkiye’nin pek çok köşesinde hizmet gören birçok yetişmiş ilim adamının ilk çıkış ocağı Kemal Bıyıkoğlu’nun oluşturduğu sistemle gelişen Erzurum Üniversitesi olmuştur. Çukurova Tıp’ın hocalarının tamamı, Van Yüzüncü Yıl’ın temelleri, pek çok üniversiteye kurucu rektör olmak üzere Türkiye üniversitelerinde 3 bin kadar Erzurum’dan yetişmiş üniversite kökenli hoca olduğu tahmin edilmekte.
Bugün ülkemizin hangi köşesine gitseniz Erzurum’dan yetişmiş bir ilim ve idare adamına rastlayabilmektesiniz.
Türkiye’de İmam Hatiplere ve Anadolu’nun her bir bucağından gelenlere açılan kapıdan giren pek çok isim onun açtığı ilim ve idare kapısından geçerek ülke hizmetine dahil olmuştur. Hocanın Erzurum ekolünden yetişen 26 rektör, 10 kadar bakan olmuş. Prof. Dr. Beşir Atalay, Prof. Dr. Ömer Dinçer, Prof. Dr. Mustafa Kamalak, Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, Hatice Babacan, Prof.Dr. Refik Alan, Salih Kapusuz, Prof. Dr. Seyit Mehmet Şen, Prof. Dr. Yusuf Ziya Kavakçı, Prof. Dr. Nasrullah Hacımüftüoğlu, Prof. Dr. Mustafa Solak, Prof. Dr. Naci Tüzemen, Doç. Dr. Ruhi Özcan merhum gibi ülke hizmetine katkıda bulunan pek çok isim onun döneminde üniversiteye alınmış, lisans olarak bitirmiş, muhtelif yollarla idari ve akademik hayata atılmışlardır. Daha sonra da Seyit Mehmet Şen Hoca Van’da, Van’dan yetişen Burhanettin Uysal Hoca Karabük’te, Beşir Atalay Kırıkkale’de oğul vererek bugünkü Türkiye’nin akademik alt yapısını oluşturan birikime kaynaklık etmişlerdir.
Sonuç
Bıyıkoğlu 1976’da rektörlükten ayrıldıktan sonra üzerine hücumlar, baskılar, mahkemeler devam eder. Bunun üzerine 1980 yılında kurucusu olduğu Erzurum Üniversitesinden ayrılarak, hoca olarak Bursa’ya gitmek durumunda kalır. Bu arada 1982 yılında Erol Güngör’ün Konya’ya rektör olmasıyla Bıyıkoğlu Hoca’yı yardımcısı olması yolunda ikna ederek Konya’ya getirir. Ancak onun da ömrü vefa etmez ve rahmetli olunca hoca tekrar Bursa’ya döner ve görev başında iken 18 nisan 1986’da rahmeti rahmana kavuşur.
Ölümünden sonra mirasının gelecek nesillere aktarılması için Türkiye Yazarlar Birliği ve Polatlı Belediyesi işbirliği ile merhum hocanın hayatının ve ilmî çalışmalarının anlatıldığı Adem Kaplan tarafından yazılan ´’Polatlılı Bir Bilim Adamı Prof. Dr. Kemal Bıyıkoğlu’’ adlı bir de kitap yayımlanmıştır. Ayrıca bir vefa nişanesi olarak Hacı Bayram Veli Üniversitesi Polatlı Kampüsüne 14 kasım 2022 tarihinde düzenlenen törenle Kemal Bıyıkoğlu Kampüsü adı verilmiştir. Kemal Bıyıkoğlu, yaptığı ilim çalışmaları ile Türkiye’nin yakın ilim tarihinde, en zirvelerdeki yerini almıştır. Bu memleket kendisinin hizmetlerini unutmayacaktır.
Şurası çok açık ki, Prof. Dr. Kemal Bıyıkoğlu ve Erzurum’daki iş ve icraatları esaslı bir şekilde yazılmadan Türkiye’de bir üniversite ve akademi tarihi yazılamaz. Bıyıkoğlu efsanesi daha ayrıntılı ve metodik şekilde hikâye edilmeden, üniversite gerçeğimiz anlaşılamaz. Merhum hocanın rol modelliği detaylı şekilde uygulamalarıyla birlikte ortaya konulamadan, gelecek nesillere yapılacak bilim hizmeti bir tarafından eksik kalır. O, bozkırdaki toprağa düşen ve ormana dönüşen bir çekirdektir.
Hakiki ilim adamı ve memleket aşığı merhum Prof. Dr. Kemal Bıyıkoğlu’nu rahmetle anıyoruz.
Kaynaklar:
Polatlılı Bir Bilim Adamı Prof. Dr. Kemal Bıyıkoğlu – Adem Kaplan, Polatlı Belediyesi Yayınları – 2010
Talebeleri, asistanları ile görüşmeler.
Dönem gazeteleri, Erzurum Hürsöz gazetesi.
DİE İstatistikleri
Meb Şûra İstatistikleri
TDV İslam Ansiklopedisi – Biyografiler
1960’lara kadar Türkiye’de İlk Üniversitelerin Kuruluşları- Eren Kömürlü- Üniversite Araştırmaları Dergisi, Nisan 2019, Cilt 2, Sayı 1, Sayfa: 35-42

Bozkırda Toprağa Düşen Çekirdek: Prof. Dr. Kemal BIYIKOĞLU
Giriş Yap

Merhaba Yozgat Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!