Geçtiğimiz bir hafta içerisinde iki kez Sivas yolculuğum, bir kez de İstanbul yolculuğum oldu. Yozgat’tan arabanıza bindimi, İstanbul’a kadar pürüzsüz bir şekilde kaymak gibi bölünmüş oto yollar ve otobanla İstanbul’a giriyorsunuz. Bolu dağı handikabı da, açılan tüneller vasıtasıyla sürücülerin korkulu rüyası olmaktan çıkmış. Sisli bir havada, kar, buz üzerinde bir eliniz yüreğinizde, bir eliniz direksiyonda bir saatte inip çıktığınız yolu beş dakikada kat ediyorsunuz. Hem de sıfır riskle. Oysa bu dağda maddi hasarlı binlerce, on binlerce araçlar birbirlerine girerken, binlerce insanımızda yok oldu, hayatlarını kaybettiler. Sekiz yıllık Ak Parti iktidarının yaptığı faydalı hizmetlerin başında, doğudan batıya, güneyden kuzeye, örümcek ağı gibi ülkeyi bir baştan diğer bir başa bölünmüş yollarla donattılar. Kim ne derse desin, yapanların eline koluna sağlık. Eleştirenlere de Allah akıl izan versin, ne diyelim. Gelelim Yozgat’ımıza. Merkezden başlayıp Akdağmadeni’ne kadar bölünmüş yol büyük ölçüde bitirilmiş. Belki 20-30 kilometre mesafede yol çalışmaları süratli bir şekilde devam ediyor. Yalnız, yolun standardı çok düşük. Adeta mıcır üzerinde şakır şukur seyrediyorsunuz. Araçlar birbirini sollarken, biri diğerine düşman kardeşler gibi taş atıveriyor. Akdağmadeni çıkışında bir petrolde çay molası verdik. Birisi bizi masasına davet etti. Tanıştık kendisiyle. Bu arkadaş karayollarıyla ilgili kontrolmüş. Yolların halini sordum kendisine. Geçtiğimiz gün Sivas’a gittim. Sivas bu işi bitirmiş, sıcak asfalt atılmış, kaymak gibi yol çizgileri çizilmiş, gönül rahatlığıyla gittik geldik. Yozgatlı olarak bizim çektiğimiz bu çile niye dedim. Bir söyledim bin ah! İşittim. O vatandaş, ne iş yaptığımı sordu. Gazeteci olduğumu söylediğimde biraz daha temkinli yaklaştı. Kendisine Ankara il sınırından itibaren Yerköy sapağına kadar yaklaşık 30 yıl önce Bayındır inşaat tarafından yapılan yolda bir problem yokken, ondan sonraki Yozgat’ın her noktasında yapılan yollarda bu standardı neden yakalayamadık diye sordum. Aldığım cevabı aynen aktarıyorum. “80’li yıllardan bu güne kadar Yozgat’ın bütün yol yapımlarını, asfalt işlemlerini, şehir merkezleri de dâhil bir firmadan başkası yapmadı. Maalesef onlarda bu kadar yapıyor. Ne yapalım, birazda siz bu konuyla uğraşsanız olmaz mı” dedi. Bu görüşe katılırsınız veya katılmazsınız. Bir gerçek var ki; Yozgat çıkışından itibaren başlayan üniversite kampus alanında biten yaklaşık 4.5-5 kilometrelik yola baktığımızda, eskiden yapılmış şose yollarda bize reva görülen kıvrım kıvrım, eğik büğük, kasisli yol yapıldı maalesef. Bu konuyla ilgili giden yıl bu günlerde iki kez yazı kaleme almıştım. Onunla da yetinmedim. Eski valimiz Amir Çiçek’ ede bu konuyu bizzat ilettim. Bir yağmur yağdığında yol üzerinde su yığınları birikiyor, araçlar birbirlerini sollarken aracın sıçrattığı atık sular diğer aracın üzerinden aşıyor. Yol düzgün değil, standardı düşük. Bin kişilik yurdun yanına geldiğimizde yol tek şeride düşüyor. Sebebi ise yurt binasının vaziyet planı yapılırken duble yolun oradan geçeceği hesap edilmemiş. Veya bina yanlış yere oturtulmuş. Oysaki binanın 50-100 metre aşağıya kaydırılmasında hiçbir mahsurda yoktur, dedim. Vali bey dinledi, hakta verdi bana. Neye mal olursa olsun ben o yolu kendi imkânlarımla yapacağım, dediğini hatırlıyorum. Yol yapımından bir yıl sonra kampus alanındaki giriş ve çıkışların, kavşakların yapıldığını ihtiyaca cevap vermediğini gördüler sonunda yetkililer. İşimiz tenkit etmek değil, doğrunun ve güzelin yanında olmak ve hakkı teslim etmektir. Çiçeği burnunda Valimizden dileğimiz üniversite kampus alanındaki mevcut yolun divanlı kavşağını geçerek en azından hızlı tren hattının geçtiği yere kadar, uzatılmasıdır. Sayın Valimizin bu konularda hassas olduklarını biliyorum. Tez elden bu konunun üstesinden geleceğine de inanıyorum. VESSELAM… 14 EKİM 2010 PERŞEMBE
BÖLÜNMÜŞ YOLLAR
