Eba Müslim Horasani diyor ki: “Yakınlaştırılan düşman dost olmadı. Ama uzaklaştırdıkları dost düşman oldu.” Ben bu sözü okurum bir kez daha okurum, tefekkür eder ve düşünürüm.
Günümüzde öyle insanlar vardır ki; dostun kim, düşmanın kim olduğunu bir türlü ayırt edemezsin. Menfaat ve çıkar ilişkileri düşman olarak bildiğiniz insanları iş yerinize, makamınıza hatta evinize kadar getiriyor. Günümüzde dost bildiklerimiz bizi bir bir terk ediyorlar.
Etrafımız öyle sahte dostlarla doldu ki, sahtecilik dost bildiklerimizin paçalarından dökülüyor. Sahte gülücükler, sahte öpücükler. Kucaklamalar sahte, bağrına basamıyor dostlar birbirlerini… Bu gidiş nereye Allah aşkına? Bizler etle tırnak gibi bu devleti, bu milletin ahfadıyla kurmadık mı? Nedir bu milletin çektikleri? İşbirlikçilerin, dış güçlerin güdümüyle ortaya atılan fitne tohumları kardeşi kardeşe, dostu dosta düşmanca kırdırıyorlar. Vuruyorlar, vurduruyorlar.
Savaş meydanlarında sırtımızı yere getiremeyen düşmanlar attıkları fitne tohumları ile bir milleti yok etmek uğruna olanca gayretiyle üzerimize geliyorlar. Asil milletin necip evlatlarını bir dönem sağcı solcu diye böldüler, 27 Mayıs’tan bu yana 12 Eylül’le birlikte 5 bin insanı hem de üniversite gençliği olmak üzere mahvettiler, öldürdüler, öldürttüler beyhude yere.
Geçtiğimiz 25 sene zarfında ülkemizde 17 bin beş yüz faili meçhul cinayet var. Teröre verdiğimiz can sayısı 40 bini geçti. Sağcı solcu dediler olmadı. Sivas’ta Madımak otelde 37 insanı diri diri yaktılar. Alevi, Sünni çatışması çıksın diye.
İşte irticanın gerçek yüzü diye. O da olmadı. 10 binlerce memleket evladı hayatını kaybetti bir hiç uğruna. Ölenler, kalan yetim yavrular, dul kalan bacılar, çığlık atan nineler, dedeler.
Sağcı kimdi, solcu kimdi? Sağcının annesinin adı Zeynep’ti, Hatice’ydi, Ayşe’ydi. Solcunun ağlayan anasının adı Fadime, Zahide, Emine değil miydi? Hangi taraftan kim ölmüşse bu milletin evladı değil miydi? Ölenlerin cenazeleri doğduğu topraklarda musalla taşlarında namazları kılınarak, arkalarından Fatiha okunmuyor muydu?
Bölünmez bir bütün olan bu milletin evlatlarının bir kısmını hapishanelere doldurduk. Bir kısmını yargıladık, sorguladık. İplere çektiklerimiz oldu. Elimizden kaçıp, kurtulanlar oldu. Evini barkını, çoluğunu çocuğunu terk etme adına bir kısmının da ocakları söndü.
Evlerinde matem, damlarında baykuşlar öttü. Bunları kim ne adına yaptı, yaptırdı? Ve kim neyi, hangi meselesini çözdü? Sağcı da öldü, solcu da. Sağcının anası da, solcunun babası da ağladı bu memlekette. Bundan böyle Türk bayrağının dalgalandığı ülkemizde analar ağlamasın istiyoruz, Türk olsun, Kürt olsun, Çerkez olsun, Laz da olsun Boşnak’ta olsun.
Geçmişte Yozgat’ımızın meskûn bir mahallesinde büyük ölçüde Ermeni vatandaşlarımızın evleri vardı. Komşuluk yapardık. Bu insanların bir kısmı sanat erbabıydı, bir kısmı da ticaret ile uğraşırlardı. Bu bizim için bir zenginlik değil miydi? Keşke onlar bugün aramızda olsalardı. Kime ne zararı var kardeşlik adına, insanlık adına.
Bundan böyle bayrağa sarılı tabutlarla civanlarımız şehit edilmesin. Yüreklerimiz dağlanmasın. Barış olsun, hoş görü olsun, gönlümüzde kardeşlik hâkim olsun güzel ülkemizde. Bayrağımız ebediyen dalgalansın sinemizde. Vesselam… 13 NİSAN 2022 ÇARŞAMBA