Son yıllarda 11 Kasım geldi mi tüm ülkemiz de fidan dikme kampanyası yapılıyor. Buna sadece katkı verilir, destek olunur, imkânı olan herkes bulduğu fidanı diker.
Bir fidan da sen diker misin kardeşim?
Bir fidan deyip de geçmeyelim. Fidan büyür, kocaman bir ağaç olur. Gölgesinden, gövdesinden, dallarından herkes istifade eder. Bununla da kalınmaz. Diktiğimiz bugünkü fidan tüm canlılar için yarın bir nefes olarak kâinata, bulunduğu ülkeye, dikildiği beldeye nice faydalar temin eder.
İnsanoğlunun bu dünyada faydalı yaptığı işlerden biri de fidan dikmek olsa gerek. Fidan dikmek hayırlı bir hizmet yapmak demektir. Bu konuyla ilgili Peygamber (sav) tavsiyeleri vardır.
”Müslüman bir ağaç diker, o ağaçtan insan, hayvan ve kuş istifade ederse; kıyamet gününe kadar o kimse için sadaka olur.”
Başka bir hadis-i şerifte; ”kıyamet kopuyor olsa ve birinizin elinde bir fide bulunsa, kıyamet kopmadan onu dikebilirse bunu hemen yapsın.”
Bir insan düşünün doğduğu vatandan hicret etmiş. İyi okullar okumuş, en üst makamlara gelmiş. Doğup büyüdüğü, çocukluk yıllarının geçtiği beldesinde, ilinde bir yatırım yapmamışsa ona baba ocağında, memleketinde bir dikili ağacın yok diye yerildiğini de biliyoruz.
Bu bize yerküre üzerinde nerde yaşarsak yaşayalım ağaca, yeşile, ormana ihtiyacımız var. Sadece insan olarak bizim mi, hayır bütün mahlûkat için, hayvanlar içinde geçerli, yağmurun yağması içinde geçerli. Üzerine basarak gezdiğimiz toprakların erozyon olarak altımızdan kaymasını önlemek için gereklidir.
Ağaç, orman karbondioksit alır, oksijen verir. Temiz hava almamızı sağlar.
Benim merak ettiğim bir konu var. Meyve veren ağaçlar neden parklara, bahçelere dikilmez. Az da olsa buralara dikilebilse herkes seve seve bakımını yapar, suyunu verir. Çoluk çocuk meyvesinden istifade eder.
Bilhassa orman içindeki alıç, erik, ahlat, armut ağaçları neden aşılanmaz? Bizden ekmek istemez, su istemez kolay kolay bakımda istemez.
Biz yıllar önce köyümüzde batan, yok olan üzüm bağlarımızın bulunduğu yerlere ve orman içindeki bazı yerlerdeki ahlatları aşıladık, bir kaç sene bakımlarını yaptık. İyi netice aldık, ama devamını getiremedik.
Gelen giden, konan göçen yaptığımız aşılar sayesinde meyve veren ağaçlarla karşılaşıyor. Ümmetin, milletin malı olarak yiyor, evine götürüyor, çoluğuna çocuğuna helalinden yediriyor.
Hangisi olursa olsun kötünün aşırısı kötüdür, iyinin aşırısı ise sadece iyidir. İster çam diksin, isterse kavak, isterse meyveli ağaç diksin, dikenin eline sağlık, böyle hayırlı bir işte yarışmaktan güzel daha ne olabilir diyorum Vesselam… 12 KASIM 2020 PERŞEMBE