DOLAR

19,1834$% 0.07

EURO

20,9156% -0.16

STERLİN

23,7708£% -0.25

GRAM ALTIN

1.220,37%-0,01

ÇEYREK ALTIN

2.016,00%-0,10

BİTCOİN

533903฿%-2.65645

a

BEYNİN AYNASI

18. yüzyıl başlarında Yozgat’ın kuruluşundaki toprak içine gömülü kerpiçten yapılı evler ve daha sonra ahşap evlere dönüşmüş en son ise kargır yapılar meydana gelmiştir.  Zengin ve varlıklı kişilerde konaklar yaptırmışlardır.
Hepsinin de ortak paydası geniş, bahçeli ve göz kamaştıracak güzellikte yapılar olmasıdır.
Yeni nesil ecdadımızın yaptıkları bu eski yapıları yıkıp yerine yenilerini, şimdiki beton yığınlarını yapıyorlar koşar adımla.
İçinde bende dâhil olmak üzere midelerimizi doyurduk. Fakat kafalar aç kaldı. Bizim eskilerden farkımız, kafamız aç ama midemiz dolu.
Eskilerin hem kafaları hem de mideleri doluydu. Şimdiki nesil sadece mideyi doyurmaya çalışmaktadır.
Dolayısıyla midesiyle düşünmektedirler. Yeni kurulan semtlere, yapılan büyük büyük binalar, 4+1 evler, villalar, konaklar, sadece mideler düşünülerek yapılıyor günümüzde.
Yeni nesil bina inşa ederken bir katliam daha yapıyor. Hem doğayı tahrip ediyor hem yeşili ve ağaçları yok ediyor. Şehirler gelişirken, beton çöplüğüne dönüşüyor.
Günümüzde şehirler ağaç ve yeşillik sadece ve sadece mezarlıkta kaldı.
Bir mimarın, bir mühendisin, bir müteşebbisin, bir belediye başkanının, bir fen işleri müdürünün kafasının içi nasılsa, yaptığı yaptırdığı işler de  öyle oluyor.
Eski insanların belli ki diplomaları yoktu. Hem kafaları hem de mideleri doluydu. Yaptıkları da imar anlayışları da bugünkünden çok daha ileriydi. Güzeldi, estetikti, fıtrata uygundu.
İnsanı rahatsız etmeyecek derecede düzenliydi.
Örnek mi;
İşte Yozgat’ımızda bulunan Çapanoğlu.
İşte saat kulesi.
İşte Hayri İnal konağı.
İşte Karslıoğlu konağı.
İşte Nizamoğlu konağı.
İşte bugünkü rektörlük binası ve diğerleri.
Hala içinde oturabilen, yıkılmadan günümüze kadar ayakta kalmayı başaran toprak evler, ahşap evlerden daha sıhhiydi.
Ahşap evlerde beton evlerden daha güzel, sağlığa uygundu.
En güzel sanat eseri ise bu âlemdir. Gök kubbesiyle ayı, güneşi, yıldızları, gezegenleri, denizleri ve karalarıyla.
Bizim yaptıklarımız ve yapacaklarımızda bir sanat eseri olmalıdır.
Allah(cc) ilimleri; peygamberleri vasıtasıyla, insanlara öğretti,
Peygamberler her devirde insanlara eşya isimlerini ve sanatı öğrettiler. Demiri Davut peygamber keşfederek, gemiyi Nuh peygamber ümmetine yaparak öğretmişlerdir.
Allah en büyük sanatkârdır.
Bir belde reisinin kafasının içi nasılsa, imar planları, mimari anlayışı ve ortaya koyduğu mimari yapılarda o dur.
Kafasının içi güzel olanların beldesi de güzeldir. Çirkin olanların ise beldeleri daha çirkindir. Kafasının için faal olanların beldeleri de faal oluyor.  Ziya paşanın ; ‘ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz, şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde’ dediği gibi.
Her meselede olduğu gibi ülkemizde mimarinin bir beyin ve kafa sorunu olduğunu düşünüyorum. Biliyorum ki, kalite detayda gizlidir.
O halde insanların kafalarını düzeltmek, beyinlerinin içine güzel programlar koymak gerekir. Bu kâinatta Allah’ın süsünden daha güzel bir süs, onun sanatından daha güzel bir sanat eseri düşünülebilir mi?
Dünya bir araya gelse, bir kır çiçeğini canlı olarak yapabilir mi? İlkbaharla başlayan bin bir çeşit açmış rengârenk çiçeklere bezenmiş doğamız, tek kelime ile harika.
Bir ağaç ki topraktaki şitilinden güç alıp, suyu gövdesine veriyor, yaprak açıyor, güneşini alıyor, gelişiyor, büyüyor. Aynı zamanda ciğerlerimize teneffüs ettiğimiz oksijeni üretip, hayatımızı devam ettirmemizi sağlıyorlar. Vesselam… 19 NİSAN 2022 SALI

ad826x90
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Söyle Bakıyım Kimden Yanasın

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.