İşimiz icabı bağımıza, bahçemize, tarlamıza gidiyoruz sıkça bugünlerde. Yolumuz üzerindeki Topçu göleti yapıldığı günden bugüne ilk defa dolu gözüküyor. Dün piknik için gölet etrafında konaklayanlar, çadır açanlar, balık tutanlar, çocuklarını ellerinden tutmuş anneler babalar, gezinenler, havaların ısınmasıyla birlikte bol bol eğleniyorlardı. Aldığımız duyumlara göre Türkiye genelinde olduğu gibi Gelin gülü Barajımızda dolmuş, orada da aynı şekilde umudunu tarıma bağlayan binlerce köylümüz, çiftçimiz adeta bayram sevinci yaşıyorlar şimdiden. Türkiye kurak geçen iki yılın ardından bol yağışlı bir sene geçirdi şu ana kadar. Toprağın suya doyduğu bugünlerde çiftçilerimiz kurak geçen yılların ardından inşallah bu sene ürünlerin gelişmesinde bahar yağmurlarının istenilen seviyede olması, çiftçilerimizin rekolte beklentilerini yükselteceğe benziyor. Mayıs ve haziran ortasında bir – iki yağış alması halinde ofis ambarlarımızın dolup taşması bekleniyor. 2007 – 2008 yıllarında kuraklık nedeniyle otların dahi kuruduğunu, hayvanların otlayacak alanlar bulamadığını hatırlıyoruz. Geçen iki yılda çiftçilerin her gün kâbuslar gördüğünü, yaşanan kuraklık, verim düşüklüğü nedeniyle uykularının kaçtığını anlatan bazı çiftçilerimiz, korkulu rüyalarının geride kaldığını ve artık çiftçinin daha huzurlu olduğunu bugünlerde havaların ısınmasıyla da kendilerini güvende hissettiklerini söylüyorlar. Bu yıl beklenen yağış ve verimin alındığını, barajların, göllerin dolduğunu hatta baraj kapaklarının bile açılmasının düşünüldüğünü televizyonlardan dinliyoruz. Geçtiğimiz on yıl içerisinde baktığımızda bu durumda başta ağaç dikmek olmak üzere, kazanılan güzel alışkanlıklardan vazgeçilmemesi gereğine inanıyorum. Yeter ki millet olarak ağaç dikmenin güzelliğini, zarafetini kavrayalım. Yağışlar ve küresel krizin etkisini azaltma konusunda en önemli etkiye sahip ağaçlandırma çalışmalarına devam edilmesi gereğine inanıyorum. 70 milyonluk Türkiye nüfusumuz var. Herkes bir fidan dikse 70 milyon ağaç eder ve bu Türkiye’yi özellikle tarım alanında çok ilerlere taşır diye düşünüyorum. Elbette herkesin ağaç dikmesini bekleyemeyiz. Aile bireyleri çocuk adetleri sayısı kadar toprakla fidanları, filizleri buluştursalar ülkemiz bir uçtan bir uca yemyeşil bitki örtüsüne sahip olsa ekmek istemiyor, emek istemiyor. Zenginliğimiz ciğerlerimize nefes olarak alacağımız oksijenle dolsa diye düşünüyorum. Küresel ısınmayı bahane eden birçok yazar, çizer, gazeteci, ilim erbabı; “Yandık, bittik, mahvolduk, kıtlık gelecek.” diye kriz tellallığı yapan birtakım kişi ve kuruluşların mensupları bugünlerde ne diyecekler bilmiyorum ama Allah’a binlerce şükür olsun nereye gidersek gidelim Yozgat genelinde bilhassa Sekili Ovamız, Yerköy, Şefaatli, Boğazlıyan, Sarıkaya ilçelerimizde ciddi manada ürün artışları olacağa benziyor. Dün hobi olarak yapmaya çalıştığımız 3500 metrekare alanda 120 meyve ağacından müteşekkil bahçemizde budama işi yaptık. Ziraat teknikeri yetkili bir dostumuzla hem meyvelerimizi hem de bağ çubuklarımızın budama işleri yapılırken gördüm ki çiçekler açmış, meyve ağaçları insanın iştahını kabartıyor. Benimki gibi elli beşi deviren imkânı olan her insanın toprakla buluşması bağ, bahçe işleri ile uğraşması, ter atması, yaptığı işi de hem çoluğuna çocuğuna, ahbabına, dostuna lezzet sunması, kurda kuşa dalında öten bülbüle yuva yapacak mekânlar tahsis etmesi kadar güzel bir zevk olur mu? Doğrusu kendi ellerimle diktiğim, bakımını yaptığım; erik, badem, kayısı, şeftali, armut, kiraz, elma, ayva, ağaçlarımız, gelinparmağı üzümlerimiz, karagevreklerimiz şimdiden bereketli bir yılın bol yağış almış toprakların, mis kokan yanlarıyla dostlarına lezzet sunmaya adeta gelinlik giymiş kızımız gibi el göğüs durarak dostlarını bekliyor. Vesselam… 27 NİSAN 2009 PAZARTESİ
BEREKETLİ YIL
