BELGENİN ALTINDA EZİLEN ÇOCUK

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yılmaz’ın babası Yaşar Bey memurdu, Anadolu’da köyün birinde görev yapıyordu. Yaşar Bey’in oğlu Yılmaz ise annesi ve kardeşleri ile eğitim için ilçede yaşıyordu. Yılmaz ilkokul dördüncü sınıfta ilçeye geldi. Sınıfta iki dayı çocukları da vardı. Yılmaz, bedenen zayıf ve çelimsizdi. Eğitim olarak da zayıftı.

Yılmaz, derslerinin zayıf olmasına rağmen güzel yürekli samimi, bir o kadar da iyi sevecen bir çocuktu. Aile toplantılarında yarışma yapılır, Yılmaz kazanamaz, baba çok üzülür bu duruma; dayılar ise sevinirdi. Yılmaz dayı çocukları ile oynamaz, kız arkadaşı iyi yürekli Birsen vardı, hep onunla oynayıp zaman geçirirdi.

Okulların yarıyıl tatili geldi, karneler alındı. Karnelerini alan Yılmaz ve Birsen bir kenarda otuyorlardı. İkisinin de zayıf dersleri yoktu ancak teşekkür, takdir gibi belgeleri de yoktu. Birsen’in annesi Âmine Hanım okula geldi biricik kızı Birsen’i kucakladı ve öptü. Belge alamayan kızını teselli etmeye çalıştı.

Âmine Hanım:

“Canın sağ olsun kızım. İkinci dönem teşekkür veya takdir belgelerinden birini alırsın, önemli değil sen üzülme.” Dedi. O sırada Yılmaz’ın babası Yaşar Bey geldi. Dayı çocukları Yaşar Bey’e doğru koştular ve:

“Enişte belgelerimize bak! Enişte belgelerimize bak!” diye. Yaşar Bey, yeğenlerinin karnelerine, belgelerine tek tek baktı. Hepsini de aldıkları belgelerinden dolayı tebrik etti. Kucakladı öptü ve kokladı…

Yaşar Bey, oğlu Yılmaz’a sordu:

“Oğlum senin karnen nasıl?”

Yılmaz:

“Babacığım çok şükür zayıfım yok.” Dedi. Bu cevap karşısında Yılmaz’ın babasının morali bozuldu, suratı asıldı.

Yaşar Bey:

“Hemen terminale gel. Dolmuş hareket edecek köye gideceğiz.” Dedi. Babasının bu olumsuz tavrına Yılmaz çok üzüldü. Arkadaşı Birsen ile kucaklaştı ve oradan isteksizce ayrıldı. Birsen koşarak Yılmaz’ın yanına bir daha geldi.

Birsen:

“Yılmaz Yılmaz! İçimde kötü bir his var sanki bir daha seninle görüşemeyeceğiz.” Dedi. Birsen, Yılmaz ile tekrar kucaklaştı ve üzülerek ondan vedalaşarak ayrıldı.

Yılmaz terminale geldi, orada kimse yoktu. Orada kalakaldı öylece. Dolmuş çoktan gitmişti. O gün dayılarına gitmedi, tanıdık birine gitti ve geceyi orada geçirdi. Ertesi gün terminale geldi. Dolmuş orda bekliyordu.

Yılmaz dolmuşa bindi akabinde şoför:

“Yol parasını ver” dedi.

Yılmaz:

“Abi param yok” dedi. Bu cevap karşısında şoför kızdı ve:

“Bu ne ya! Her gün biri. Bıktım usandım artık bu para vermeyenlerden. İn aşağı bakalım.” Dedi. O sırada bu duruma şahit olan yolculardan bir abi, Yılmaz’ın yol parasını verdi ve çocuğu dolmuştan indirtmedi.

Dolmuş, Yılmaz’ın köyünün yakınından geçiyordu. Yılmaz köyüne yaklaşınca dolmuştan indi. Ormanlık alandan yol boyu köye doğru yürümeye başladı. Köye yaklaşınca yolun kenarında patır patır akan çeşmeden su içmek istedi. O ara babasının gönlünü almak için bir kâğıda “Baba seni çok seviyorum” diye yazdı. Yazdığı kâğıdı kazağının üzerine iğneledi montuyla kazağını kapattı. O sıra çeşmeden su içerken Yılmaz’ın yanına kocaman bir boz ayı geldi, ona bakıyordu. Onu görünce çok korktu bir kenara çekildi. Ayı yanına geldi ve pençesi ile Yılmaz’ı okşadı. Yılmaz’a şaka yapmaya başladı ve sonunda güreşmeye başladılar. Bir ara ayı Yılmaz’ın üzerine oturdu. Yılmaz nefes alamıyordu. Bağırdı, çağırdı ama onu kimse duymuyordu. Bir süre sonra Yılmaz orada öylece nefessiz kalakaldı. Ayı oradan ayrıldı, uzaklaştı ve ormanın derinliklerinde kayboldu.

Yaşar Bey, oğlu Yılmaz’ı köyündeki evinde bekliyordu. Geç olmuştu. Yaşar Bey, çocuğunun gelmemesinden endişelendi. Yılmaz’ın babası ve komşular çocuğu yol boyu aramaya başladılar. Yol boyundaki çeşmeye yaklaştıklarında baktılar ki Yılmaz boylu boyunca yüzüstü yatıyordu.

Yaşar Bey:

“Yaramaz çocuk yine uyuyakalmış.” Dedi. Yılmaz’a yaklaştı ve çağırdı. Yılmaz’dan ses seda yoktu. Bedenine dokunduğunda bedeni buz kesmişti. Babası birkaç kere ses gelmeyen cansız bedeni kucakladı. “Vah yavrum! Vah yavrum!” dedikçe oralar çınlıyordu. Çocuğunun cansız bedenine baktı baktı ümitsizce baktı. Gözlerinden sel gibi yaşlar dökülüyordu. Yılmaz çoktan ölmüştü. Baba oraya yıkıldı. Babasının gözü montun altındaki kazağa iğnelenmiş yazıya ilişti. Yazıyı gördü saatlerce ağladı. Kâğıtta: “Baba ben seni çok seviyorum” yazıyordu. Babası kâğıdı kalbinin en derin yerine yerleştirdi.

Yılmaz defnedildi. Yaşar Baba diğer çocukları başına topladı ve:

“Ben sizden hiç bir şey istemiyorum. Ne teşekkür ne de takdir. Ben sizden canınızın sağlığını istiyorum” dedi.

Gelelim Yılmaz’ın yakın arkadaşı Birsen’e. Acı haber okula çabuk geldi. Birsen acı haberi alınca günlerce ağladı ve sonunda okulu değiştirdi. Evlenince çocuğunun adını Yılmaz koyarak bir nebze teselli buldu. Yılmaz’ın sevgisini çocuğuna koyduğu isim ile hep yaşamak istedi…

BELGENİN ALTINDA EZİLEN ÇOCUK
Giriş Yap

Merhaba Yozgat Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!