Ak Parti’de İl Başkan adayları belli olmuş, kolları sıvamış delegenin kapısını çalmaya başlamışlardı. İlçe ilçe, belde belde, kapı kapı dolaşıyorlardı… Birde duyduk ki seçime ne gerek var biz istersek olur, istemezsek olmaz fikri ağır bastı.
Bir çift söz… “Haydi, işinize bu iş sandıkla olmayacak, toptan sizi siliyor ve atıyoruz” dedi hâkim güç. Kimdi bu hâkim olan güç? 650 civarında ki delegeler mi? Belediye başkanları mı? Milletvekilleri mi? Ankara’daki abiler mi? Haluk İpek mi?- Mustafa Kabakçı mı? Parti genel merkezi mi? Parti Genel Başkanı mı? Kimdi bu kararın alınmasını öngören?
İl Kongresine bir şekilde müdahil olmak, süreci yönetmek ve kendi istediği adayları seçtirmek istiyorlardı uzun süreden beri birileri… Fesihname konusunda emek sarf edenler… Ellerine sağlık çok güzel yaptılar demek için biraz insaflı olmak gerekmez mi?
Sana ne Ak Parti Yozgat İl Teşkilatı’nın feshinden diyenler olmaz mı? Elbette olacaktır. Görünüşte geçmiş yıllarda da buna benzer olaylar yaşanmadı değil bu ilde. Yozgat’ta yaşayanlar neler gördü neler. Artvin’den Asım Livaneli’yi getirmedik mi? Enişte diyerek Mükerrem Hiç’leri, Abdullah Baştürk’leri mebus yapmadık mı? Bunlara alkış çalmadı mı Yozgatlı?
Gökten ne yağdı da Yozgatlı onu kabul etmedi? Şimdi il başkanı aranıyor diyor üstat Yusuf Karakaya abi. Herhalde bu gidişle Yusuf abi haklı çıkacak. “Bitirin artık bu işi, yeter tadı kaçtı.” Seçimlerden önce Âdetim olduğu üzere Cumhuriyet Meydanında gelen parti genel başkanlarını dinlerim. Nasıl heyecanlı mı, taşıma insanlardan mı meydan doldurulmuş, Yozgat halkı nasıl destekliyor, katkı veriyor mu?
Kalabalıklarını değerlendiririm. Alanı hesap ederiz. Katılanları tahmini olarak binleri, on binleri toplayan hangi liderse ona göre haber, yorum ve tahminlerde bulunuruz. Kıştan yeni çıkıp ilkbahara adım atacağımız günlerdi.
Başbakan Erdoğan Yozgat’a gelecekti. Hava soğuk mu soğuktu. Kar durmadan yağıyordu. Seçmenler inadına meydanı dolduruyorlardı. Saatler geçmesine rağmen hiçbir azalma olmuyordu. AK Parti’ye gönül verenlerin her biri, kardan adam olmuşlardı. Hava şartları öyle kötüydü ki Başbakanın helikopteri Yozgat’a bile inememişti. Boğazkale’ye iniş yapmış, oradan da karayolu ile gelmişti meydana…
Başbakan’da haliyle konuşmalarını yapmış Yozgat tamam diyerek ayrılmıştı meydandan gülücük ve öpücüklerle. Seçimler yapılmış, Yozgat sözünde durmuş, Ak Parti’ye bir kez daha yüklenmiş, birinci parti etmiş, belediye başkanlığını vermiş.
Daha ne verecekti Allah aşkına? Parti istemiş Yozgatlı da vermiş tepe tepe. Aradan geçen yüz gün zarfında ne olmuş? Yozgatlı neyi kötü yapmış? İl teşkilatı neyi kötü yapmış? Bir yanlışlık, bir eksiklik mi tespit edilmiş teşkilatlar bazında? Parti seçim mi kaybetmiş ciddi mana da oy mu kaybettirmiş? Türkiye genelinde en çok oy veren iller arasında altıncı sıraya oturmuş Yozgat. İl teşkilatına takdirname yerine, azilname verilmiş. Verdirenlere de, verenlere de iki kere maşallah. Yozgat bu azilnameyi hak etti mi?
Her zaman mı Yozgat olacak azledilen.. Geline sormuşlar: “Yundun mu gelin? “Tarandım bile” demiş. Emekten bilinseydi, koca öküzün emeği bilinirdi der atalarımız… Siyaset bu; çalışırsın, çabalarsın avını yakalar getirir sahibine teslim edersin. Vefa diye bir şey mi var Allah aşkına diyorum. Vesselam… 13 TEMMUZ 2009 PAZARTESİ