Geçtiğimiz 24 Nisan günü ABD Başkanı Obama yaptığı konuşmada, Ermenilerin ortaya attığı soykırım ifadesini kullanmayarak, bundan daha tehlikelisini yani Ermenicesi olan ‘büyük felaket’ (meds yeghem) sözcüğünü kullandı. Böylece olay yavaş yavaş Birleşmiş Milletler Platformuna doğru hızla ilerliyor. Bir sonraki aşaması ise, soykırım iftiralarının zorla Türkiye’ye kabul ettirilmesi olacaktır.
Hatta sonunda Türkiye Allah korusun, Hitler Almanya’sının ödemek mecburiyetinde kaldığı gibi tazminat ödemeye bile sürükleneceği beklentisi içinde olanların sayıları oldukça fazladır. Bu durum Türk-Amerikan ilişkileri açısından tam bir felaket olmuştur.
Amerika Kongresine ne zaman bir Ermeni tasarısı getirilse, Amerikan Kongre yetkilileri, kongreye giderek 1915-1916 yıllarında bir soykırım yapıldığına inandıklarını ancak Türkiye ile iyi ilişkilere ABD’nin ihtiyaç duymasından dolayı bu tasarıyı şimdilik kaydıyla rafa kaldırdıklarını öteden beri biliyoruz.
Türkiye ile Ermenistan arasında buzları çözme girişimi Obama’nın Türkiye’ye gelişi ile belirgin bir şekilde su yüzüne çıktı. Buzları çözme girişimi başlatıldı. Bir ara Ermenistan Türkiye arasındaki sınır kapısının açılacağı bile konuşuldu başlangıçta. Sonradan yapılan açıklamalarla da Ermenistan’ın daha önceden işgal ettiği Azerbaycan Karabağ topraklarını terk etmesi şartıyla ifadelerine yer verildi. Bu sırada Azerbaycan’da yer yerinden oynadı. “Kabul etmeyiz” feryatları bir yana İlham Aliyev omuzuna aldığı çıkınıyla, doğruca Moskova’nın yolunu tuttu…
Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan, “Dağlık Karabağ meselesi çözülmeden ne kapı açarız, ne de anlaşma yaparız” açıklamasına rağmen. Ağırlıkta bayanlardan oluşan Azeri Milletvekilleri ve yetkilileri Moskova naziresi olarak Cumhuriyet Halk Partisi genel merkezine de çıkartma yaptılar.
Ciğer pareniz Karabağ’ı Ermeni askerleri Rus birlikleriyle beraber elinizden bağırta bağırta almadılar mı? O zaman siz neredeydiniz? Ne iş yapıyordunuz? Elinize sazı alıp, sazlı sözlü şarkılar, türküler söylemiyor muydunuz? Gölgelerde şiirler okuyup, destanlar yazmıyor muydunuz? Daha doğrusu tabana kuvvet kaçabildiğiniz kadar kaçmıyor muydunuz? Şimdiki yiğitliğinizi, mertliğinizi o zaman niye gösteremiyordunuz? Şimdilerde kahrediyor, küsüyorsunuz.. Hele siz, madem Ermenistan’la flört ediyorsunuz, o halde bende yapacağımı biliyorum. Ermenistan’a Karabağ’ı verirken, aidiyetinizin acısını Türkiye Cumhuriyeti gibi köklü bir devletten lehinizde açıklamalar yapan yöneticilerine karşı haksızlık yapmış olmuyor musunuz? Bir de üstüne üstlük, siz sınır kapısını açarsanız. Ben de yapacağımı bilirim. Size verdiğim doğalgaza zam yaparım diyebiliyorsunuz. Bununla da kalmıyorsunuz, yıllarca esaret altında tutan, 70 yıldır hayatınızı zindan eden Rusya ile dostluğumu geliştiririm diyebiliyorsunuz. Olmadı, olmuyor Sayın Aliyev. Doğru dürüst dostunu düşmanını bilmelisin.
Bilesin ki; Ata’n Haydar Aliyev’in dediği gibi, “Biz iki ayrı devletiz. Tek milletiz.” Sen, kendi politikanı bir tarafa koy. Ata’nın politikasını devam ettir… Sana bir şey daha söylüyoruz; Demokrasi içinde kal. Geçtiğimiz ay çıkarttığın ömür boyu devlet başkanlığı koltuğunda oturma işini bir daha gözden geçir.
Unutma ki, Türk milleti Azerbaycan halkını kardeş biliyor, kucaklıyor Ermeni ile bir kefeye koymuyor vesselam… 29 NİSAN 2009 ÇARŞAMBA