Hz. Muhammed’in doğumunun 1439. yılı münasebetiyle yapılan etkinliklere bir yenisi daha eklendi. Daha önce Yozgat Müftülüğünce tertip edilen konferansın arkasından, Umut Derneği’nin tertip ettiği geceyle neşelenen Yozgatlılar, dün gece de Anadolu Gençlik Derneğinin düzenlediği Asr-ı Saadet gecesindeki programla şenlendiler. Yozgat’ın sadece merkezinde değil ilçelerinde de kutlu doğum haftası münasebetiyle değişik etkinlikler de yapıldı.
Geçtiğimiz hafta içinde TV kanallarından yakinen tanıdığımız Doç. Dr. Nihat Hatipoğlu, ayrıca ilahiyatçı yazar Ahmet Taşgetiren de Sorgun’da konferanslar verdiler. Allah’a bin şükürler olsun ki; dini bütün sağlam düşünceye sahip insanlar artık salonlara sığmıyorlar. Şuurlu bir şekilde nerden geldiklerini, nereye gittiklerini, sonlarının ne olacaklarını idrak ederek, bu tür etkinliklere ailece 3–5 yaşındaki çocuğunun elinden tutarak salonlara akın ediyorlar.
Büyük bir dikkatle yapılan panelleri ve konferansları, konuşmacıları zevkle heyecanla dinliyorlar. Nasıl dinlemesinler ki; bu dünya hayatı, sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibaret değildir. Hayat sadece müzik dinlemek, flört etmek, süfli eğlence ortamında bulunmak, bilgisayar, cep telefonu, internet kafeler de ve cadde ortasında genç bir kızımızla genç bir oğlumuzun el ele tutuşarak gezmesinden de ibaret değildir.
Vahin dilinden; “Bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden bir oyundan ibarettir. Ahiret yurduna (oradaki hayata) gelince, işte asıl yaşama odur. Keşke bilmiş olsalardı! Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etsinler ve sefa sürsünler bakalım! Ama yakında bilecekler.” (Ankebut: 63–66 ) Allah resulünden; “Allah bir lidere hayır murat etti zaman, onun etrafını dürüst yardımcıların almasını temin eder. O lider unuttuğu zaman onlar hatırlatır. Hatırladığı zaman yardımcı olur. Allah bir liderden de hayrı çekip aldığı zaman onun etrafını kötü yardımcılarla kuşatır. Unuttuğu zaman hatırlatmaz. Hatırladığı zaman yardım etmez. Kötü işlerinde onu uyarmaz.” ( Ebu Davut )
Rabbimizin ikazında olduğu gibi dünyaya gelen her insan, keşke bilmiş olsalardı da, kendilerine verilen nimetlerin kadrini bilseler. Bu dünyada bir eli yağda bir eli balda olanlar… Elini sıcak sudan soğuk suya vurmayanlar, dünyada ne kadar imkân varsa meyvesidir.
Sebzesidir, etidir, ekmeğidir vs. “Dişine danıştığı halde şükretmesini bilmeyen insanlar verdiklerimize karşı nankörlük etsinler sefa sürsünler bakalım” diyor rabbimiz. Yaptıklarının hesabını en kısa zamanda vereceklerdir bir bir buyuruyor.
Gelin dostlar, gelin canlar, ne olur kendimize gelelim, tefekkür edelim. Başımızı iki elimizin arasına alarak düşünelim. Nerden geldik. Nereye gidiyoruz. Sonumuz ne olacak? Diye düşünmemiz gerekmez mi? Bizim için değerli olan, olmazsa olmazlarımızı okuyarak, yazarak, dinleyerek, öğreneceğiz.
Öğrendiklerimizle de amel edeceğiz. İnandıklarımızdan, kutsallarımızdan tavizde vermeyeceğiz. İşte zaman zaman yapılan bu tür etkinliklere kucak açıp kanat gereceğiz. Bunları fırsat bileceğiz. Bunlara destek olacağız. Gönül vereceğiz. Ne zaman, nerde İslam adına bir güzellik görürsek sahipleneceğiz.
İslam’ın şanlı peygamberi Hz. Muhammet Mustafa’nın kutlu doğumu münasebetiyle tertip edilen geçtiğimiz günlerdeki coşkulu kalabalıkların daha iyi mekânlarda, daha güzel olması için herkesin katkı vermesi gerekmez mi? Kutlu doğum münasebetiyle bu tür programları tertip eden kuruluşlara, katkı veren herkese, salonları tıka basa dolduranlara, dinleyenlere, konuşmacılara kısaca emeği geçen herkese şükranlarımı arz ediyorum. Bu tür etkinlikleri fırsat bilerek tekrarını diliyorum. Vesselam… 27 NİSAN 2010 SALI
