ANAYASA

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

12 Eylül 1980 darbesi ile Kenan Evren kuvvet komutanları devlet yönetimine el koydular. Bütün yurtta sıkıyönetim ilan edildi. Parlamento feshedildi, siyasi partiler kapatıldı. Binlerce insan yargılandı, mahkûm oldu. İşkenceler ayyuka çıktı. Yaşları büyütülerek idam sehpalarına götürülenler oldu. Onlar, bu millettin evlatları değimliydi? İhtilal sonrası yapılan 1982 anayasası halkın oyuna sunuldu.

Büyük ekseriyetlerde kabul gördü. O günden bu güne köprülerin altından çokça sular aktı. 28 yıldan bu tarafa bu anayasa tartışılır durur. Zaman zaman değişikliklerde olmadı değil. Ben hukukçu değilim. Tartışmalar bu anayasasın yamalı bohçaya döndüğü şeklindedir. 82’de millete giydirilen bu elbisenin 2010 Türkiye’sinde bünyemize dar geldiği yüksek sesle değişik kesimlerce ifade ediliyor yıllarca.

Yeni bir elbise, yeni bir gömlek dikme zamanının geldiği tartışılıyor. Dünya koşulları göz önüne alınarak, Türkiye’mizin ihtiyacı olan dört dörtlük sivil bir anayasa yapılması yönünde, hemen herkes aynı kanaati taşıyor olmalarına rağmen bir türlü uzlaşma sağlanamıyor, asgari müşterekler noktasında. Hükümetin ortaya koyduğu, meclis gündemine taşıdığı 3 geçici 29 madden oluşan anayasa paketinin içeriği daha belli olmadan muhalefet istemeyiz…

Diye bağırmaya başladı. İktidarda “Biz bu paketi uygun gördük. Varsa sizin kanaat ve düşüncelerinize açığız. Katkı verirseniz değerlendiririz” diyerek kapı kapı dolaştı durdu. Önce CHP’nin sonra MHP’nin, ardından da diğer siyasi partilerin kapısı çalındı.

Muhalefet partileri kendilerine gelen iktidar mensuplarına nezaketen çaylarını yudumlamalarını söylediler, kapılarını bir daha açmayacak şekilde arkasına kadar kapadıklarını yüksek sesle dile getirdiler. Başka bir ifade ile muhalefet partileri, paket meclise sevk edilmeden önce hükümetin uzlaşma ve mutabakat arayışına olumlu cevap vermediler. Aynı partiler şimdi hükümeti uzlaşma ve mutabakat aramamakla suçluyorlar. Vatandaşın beklentisi ise uzlaşma sonunda bir metnin ortaya çıkartılarak, milletimizin yararına faydalı hizmetlerin yapılmasıdır.

Muhalefet partilerine düşen görev ise, iktidar partisine dönerek, “sizin 29 maddelik paketinize karşılık bizim alternatifimizde şudur” diye ortaya teklif ve tasarı koymalarıdır. Türk milleti olarak; Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Alevi’si, Sünni’si ile aynı ülkede  birlik beraberlik içerisinde yaşıyoruz. Tabanın birbiri ile kavgası, münakaşası, münazarası, yoktur.

Herkes birbirini severek, sayarak, ortak bileşkeler üzerinde çalışıp gayret ediyor, didiniyor. Akşam televizyon karşına geçtiğimizde bu toplum içinde yaşayan bizim dışımız da birilerimi var acaba? Anlatılanlardan, yazılıp çizilenlerden başka bir şeyler mi var bilmediğimiz? Gerçekten yandık bittik mi? Uçurumun kenarında mıyız? Felaket tellallarının çığırtanların söylediği gibi yok mu oluyoruz?  Allah aşkına… Vatandaşların  devleti ile devletin milleti ile ne sorunu olabilir?

Devlet şefkatli bir babadır, insanını kucaklayan, bağrına basan bir ana gibidir. Vatandaş ise babasına, anasına bağlı bir evlat olarak belirli kaide ve kurallar etrafında, sevgi, saygı, hoş görü anlayışı içerisinde  iyi bir vatandaş olarak yaşamasıdır. Devletimiz tüm vatandaşlarının can ve mal emniyetini sağlamakla yükümlüdür. Sağlık hizmetleri verir, eğitimini tamamlatır, vatandaşlarını gelişmiş kalkınmış ülkelerde ki gibi yaşatır. Açlarını doyurur, işsizlerine iş bulur aş bulur.

Onlara sosyal güvenceler temin eder ettirir velhasıl insan gibi yaşatır Günün şartlarına göre kanunlarını, güncelleştirir, anayasasını değiştirir diyorum VESSALAM… 5 NİSAN 2010 PERŞEMBE

ANAYASA
Giriş Yap

Merhaba Yozgat Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!